Öncelikle beyler ben küçüklüğümden bu yana metafizik şeylerle ilgilenirdim ama lisenin ortalarında bıraktım çünkü sanıldığından daha kötü bir yer... iki sene önce ailemin evden gitmesiyle 3 aylık evde tek kalma maceram başlamıştı. Tahmin edebileceğiniz üzere paso osbir abur cubur ile günümü gün ediyordum. Buraya kadar her şey tamam ama olayların asıl başlama zamanı evde tek kalışımın 1. ayına denk geliyor. 1. ayın hatırlamadığım bir gecesinde garip bir rüya gördüm. Rüya şöyle:
Arkadaşlarımla okuldan eve geliyorum bir yandan da şakalaşıyoruz ben evde tek kaldığımdan onlarda gelmek istiyor, tamam diyorum. Hava bulutlu ama her yer aydınlık. Kısa bir yolculuktan sonra eve yaklaştığımızda bakıyorum ki evin etrafını polis çevirmiş. Ne olduğunu sorduğumda içeride katil var diyor. Ben de meraklanıp evin arkasından dolanıyorum. Evin arkasında bir el arabası ve el arabasının içinde bir kafa var. Korkup geri döndüğümde ne arkadaşlarım ne polis kimseyi bulamıyorum. Çaresizce eve giriyorum. Korkuyla etrafa bakarken uyanıyorum.
Uyandığımda saat 5 buçuktu hava yeni aydınlanıyordu. Rüyanın etkisiyle hemen evi dolaşıp etrafa baktım, kimseyi bulamadım ama yine de tedirgindim. Sonradan hatırladım ki dış kapıyı zaten kilitlemiştim. Resmen zütüm ferahladı elimi kapıya attım ve kapı direk açıldı. Kilitli felan değildi. Korkudan evin her yerini tekrar arayıp odama girdim ve kapımı kilitleyip uyudum.
Uyandığımda gün iyice aydınlanmış ve güneş çıkmıştı bu yüzden rahatlamaya başlamıştım. Neyse ya akşam kilitlememişim demek ki diye kendimi avutuyordum. Kahvaltımı yapıp yürüyüşe sahile gittim biraz kız keserim felan diye. Yürüyüş dönüşü ice tea alıp eve girdim. Rüyam tekrar aklıma gelmişti ve ben yine korkmuştum. Metafizik işlerle uğraştığım zamandan arkadaşım olan Selime bu konuyu danışma kararı aldım. Telefonunu direk açtı. Selamlaşma fasılı felan sonra dedim ki kanka ben bir rüya gördüm ama bu garipti sana danışmak istedim. Hani bırakmıştın lan diye karşılık verip güldü. Neyse ben buna rüyamı anlattıktan sonra tekrar gülerek rüya işte olum nolcak dedi. Tamam dedim o zaman hadi görüşürüz kanka kendine iyi bak. Durdu sen tek kalıyordun değil mi dedi. ha evet kanka istersen gel dedim. tamam yarın müsaitsen sendeyim dedi. Telefonu kapattıktan sonra o gün boyunca film izledim. Akşam sahilde depoladığım görüntülerle osbir çekip uyudum.
o gece gördüğüm rüya aynen şöyleydi, eski tapınak gibi bir yerdeydim yine hafif puslu bir hava vardı. Tapınağın içine girdiğimde bomboş olduğunu gördüm sonra arkamdan şu filmlerde ki gibi bir cadı geldi siyah cübbesi ve başında siyah örtüsüyle. Ten rengi griydi yüzü görünmüyordu sadece ellerinden anladım gri olduğunu. Bana sevgi başkasının içinde kendi bütünlüğünü yaşatmandır. dedi. O anda uyandım. Bu rüya aslında korkunç bir rüyaydı ama zerre korkmamıştım hatta o cadı da gerçekten sevgiyi hissetmiştim. Günlük rutin şeyleri yaptıktan sonra selimi beklemeye koyuldum. Selim gelince ilk işimiz hasret gidermek oldu uzun zamandır görüşmemiştik. Sonra film izledik abur cubur yedik en son benim kütüphaneme bakmaya sıra gelmişti. Klagib felsefe kitapları roman mesnevi falan normal bir kütüphaneydi garip olan tek yanı içinde 1000 sayfalık bir havas (islami büyü gibi bir şey) bir de eskiden yaptığım bir asa vardı. Asamın içinde obsidyen taşı, tuz, yağmur suyu, toprak, ametist taşı vardı ve asam üzerine kan sürülüp dolunay ışığında bekletilmişti. Bu büyüsüz enerjisel bir asa. Müslüman olduğum için büyü felan yapmam ben. Kitaplarımı baktıktan sonra sıra havas kitabına geldiğinde selim kitabı istedi ama vermedim gidipte cin çağırıp başına bela alıcaktı çünkü biliyordum. Biraz daha takıldıktan sonra uyuduk.
Sabah kahvaltıda selimle konuşurken gece uyandırdın beni ikide bir dedi. Şaşırdım çünkü gece camış gibi uyumuştum ben. Kahvaltıdan sonra biraz daha oturup gitti. Bu kadar kısa durmasını garipsedim doğrusu daha yapacak çok şey vardı. Günün ilerleyen saatlerinde bu metafizik alemin ergen yuvası olan parapgiboloji geldi. Parapgibolojiyi bilmeyenler için şöyle açıklayayım paranormal pgiboloji. Yani doğaüstü olayları inceliyor mesela telepati, zihin kontrolü, pgitakinezi (zihin gücü ve enerjiyle cisimleri hareket ettirme), lunarkinezi (karanlık enerjiyi kullanma) vb.. çok var. Haliyle ergenlerin yuvası olmuş durumda internette kısa bir araştırma yapan anlar ne demek istediğimi. Özetle ben bu parapgibolojide üç şeyi iyi yapardım bir psişik savunma iki psişik şifa üç zihin kontrolü. Bu gibi şeyler için insanın büyü yapması gerekmiyordu sadece odaklanması ve enerjisini yönlerdirmesi yetiyordu bu yüzden bu konulara yoğunlaşmıştım. Tekrar bunları hatırlayınca keşke bırakmasaydım dedim sonuçta eğlenceliydi...
Parapgiboloji ile ilgilenmeye başladığımda bende ergendim hatta benim gibi ergenleri toplayıp beraber bir şeyler yapmaya çalıştık. Selimle beraber toplamıştık diğer ergenleri zaten selimi de bu işe ben başlatmıştım. ilk başta baya dalga geçmişti ama sonradan ona bir şeyler gösterince özellikle psişik şifa kullanarak onu iyi ettiğimde inanmaya başladı ve beraber geliştirdik kendimizi. O ve ben bu işte zıt gibiydik ben savunma yapardım o hep saygııya yönelikti sanki gücünü ispatlamak istiyordu. Cinlerle de uğraşıyordu hatta ona hizmet eden (bizim öyle sandığımız) bir cin bile vardı. Selim asla benim kadar güçlü olamadı onun psişik saygıı yapacağı kişileri ben korurdum bu da onu deli ederdi. insanlara yardım etmeyi seviyorum. Sanırım bu da beni güçlü hissettiriyor.
Bunları düşündükçe tekrar geri dönesim geliyordu. Bende karar verdim ufak bir giriş yapacaktım. Telefonla arayıp selime söyledim. Pek sevinmiş gibi değildi sanırım o da artık bu işlerin saçmalığını anlamıştı. Bana hemen birinin ismini söyledi Kader. Arkadaşıymış ve hastaymış yardımcı olur musun dedi. Tamam dedim. Sonra teli kapatıp whatsapp'tan numarasını attı. Beyler kız manyak güzeldi bunu psişik şifa değil psişik gibiş yapmak istedim :D Siyah saçlı, beyaz tenli şu sürekli karanlık, gecelerin kızı modlarında yani tadından yenmez. Merhaba kader dedim ben ilahiyatcıpanpa Selimin arkadaşı. Haa biliyorum seni Selim çok bahsetmişti sen bırakmıştın sanırım bu işleri diyip smile attı. Bırakmıştım ama ufaktan bir başladım sanırım hastaymışsın ben yardımcı olurum dedim. Teşekkür etti ve başladım. Psişik şifayı yapma yöntemim kendi enerjimden ona vererek olacaktı bu yüzden teknik doğrultusunda auramı (enerji alanı) ona bağlayı enerji aktarmaya başladım 5 dk sonra feci yorgun düşmüştüm. Sanki enerjimi ben göndermiyordum o emiyordu. Nasıl daha iyi misin dedim. Çok iyiyim teşekkürler diyip öpücük gönderdi. Normalde öpücüğe asılırdım ama yorgunluktan sadece gülücük atıp direk uykuya daldım
Rüyamda bir otele giriyordum. Oda ayırtmışım yukarı doğru çıkıyorum yukarda tayvanlı bir kız havlu diziyor göz göze geliyoruz biraz hoşlanıyorum kızdan. Sonra odamda kalmaya başlıyorum. Bir kaç gün sonra yukarı katta olan sesler için yukarıya çıkıyorum ve odanın kapısını açmamla simsiyah örtülü insanların bana bakması bir oluyor. Beni alıp esir ediyorlar. Tam bu sırada otelin kapısına değişik şekillerde bir canavar ordusu dayanıyor siyahlı adamlarla canavarlar savaşmaya başlıyor. Siyahlı adamlar yenilirken benim cebimde bir şey parlıyor bir taş. Siyahlı adamlar birbirlerine bakıp beni çözüyorlar bende taşı elimde sıkıyorum ve bir anda geçmişe gidiyorum. Ne yapacağımı düşünürken beynimde şimşek çakıyor bu savaşı engellemek. Bir şekilde savaşı engelliyorum (nasıl yaptığımı tam hatırlamıyorum yıllar olmuş aq) sonra taşı bir kere daha sıkıp tekrar geçmişe geliyorum. Burası rüyanın başı. Otele yürüyüp giriyorum yukarı çıkıyorum tayvanlı kızla tekrar göz göze geliyoruz ama bu sefer ikimizde gülümsüyoruz ve ben uyanıyorum.
Bende hala yorgun olmama karşın bir amlının benden yardım istemesine dayanamadım ve bekle yardım edicem yazdım çok çok teşekkürler yazıp ağlayan surat koydu. Şifaya başladım ama bu sefer hayvan gibi enerji veriyordum kız iyileşsin diye 10 dk devam ettim ve gerçekten baya yorgunluk hissediyordum. Bu sırada yorgunluktan uyuya kaldım. Uyandığımda direk whatsapp'a baktım kader üst üste bir sürü mesaj atmıştı: ilahiyatcı? canım ben daha iyiyim bırakabilirsin artık. heeey. bir şey mi oldu? bak evine gelirim * . tamam sen kaşındın. Bu kadar az değildi elbette ama hepsini yazmadım mesajların sıkıcı olmasın diye. Evime mi gelecekti o kadarda olmaz diye düşünüyordum hem evimi bilmiyor amk derken aklıma selim geldi. Direk aradım. Ne var olum kız belki teşekkür etmek istiyor diyerek güldü. Ev adresimi vermişti. iyi amk diyip kapattım ve kadere mesaj attım gelme ya hastasın enerjini boşuna harcama. 10 dk sonra mesajıma cevap verdi aşağıdayım bak pencereden. Bende balkona çıktım aşağıya baktığımda bir kız el sallıyordu. Sanırım o dur diye düşündüm. içeri gitmeden de balkonda osurup kapıyı açmaya gittim. Kader asansorü çağırıp gelene kadar 3 dk vardı bende hemen naneli sakızı birkaç kere çiğneyip tükürdüm parfüm sıktım ve geri geldim. Asansörün kapısı açıldığında kalp krizi geçircektim çünkü bu afet gibiydi amk. Evime gelen 3. kız olduğu için içimde ne senaryolar dönüyordu. içeri buyur ettim geldi sarılıp her şey için teşekkürler dedi.
Açıkçası kader bana sarıldığında bu hoşuma gitti gerçekçi olmak gerekirse gibimi zor tuttum :D Neyse içeri geçtik oturduk bana neden cevap vermediğimi sordu bende dünden beri yorgun olduğumu ona şifa yaparken de içimin geçtiğini söyledim. Yüzü değişti üzülmüş gibi bir ifadesi vardı. Daha yapma o zaman dedi. Olur mu öyle şey ben yardım etmekten asla kaçmadım dedim. Gülümsedi. Benimde aklıma geldi Kader de bu ortamın içindeydi yani o da biraz bilgili sayılırdı, bu olay neden oluyor sence bir fikrin var mı dedim. Yere baktı sonra bana dönüp maalesef dedi üzgün bir ifadeyle. Göz bebeklerinin küçüldüğünü gördüm. Yalan söylüyor olmalıydı. Hiç uzatmadan yalan söylüyorsun göz bebeklerin küçüldü dedim sanki bunu bekliyormuş gibi yaa ajan ilahiyatçı başka dedi ve güldü. Bende güldüm şirinliği aklımı başımdan alıyordu. Sonra evi gezmek istedi bende olur önden buyur dedim, yürürken zütüne bakmak için :D Sıra benim odama gelince kitaplığımı gördü ve vaay sende kültürlüsün bu kadar kitabı nasıl okudun dedi ve kitaplara bakmaya başladı. Havas kitabımı eline aldı ve duraksadı. O an garip hissettim. Bu kitap değişikmiş diyip yerine bıraktı. Sonra biraz daha oturup gitti bende düşünüp osbir çektim :D
Kaderin bu süprizi güzel olmuştu hafiften sevmiştim bu kızı tabi selimin de ev adresimi vermesi iyi olmuştu hemen selimi aradım. Kanka kader geldi takıldık biraz sonra gitti dedim Ne o pünönünk sesin yeni doğmuş fil yavrusu gibi diyip güldü tamam amk uzatma iyi ki vermişsin adresi dedim. Durduk. Kanka o züt ne öyle laa dedim aynen olum sanat eseri resmen dedi gülüştük. Telefonu kapattıktan sonra biraz mistik şeylere geri döneyim dedim kitaplığımda ki havas kitabı dikkatimi çekti karıştırmaya başladım yok cin çağırma yok evliyalardan yardım hüddam felan bir yerde koruma kalkanı diye bir dua buldum sadece duaydı başka bir şeyi yoktu, bende okudum. Akşama doğru kadere mesaj attım bugün güzeldi dedim eveeet:)) dedi. O gece geç saatlere kadar konuşup uyuduk. Sabah uyandığımda yağmur yağıyordu. O gece rüya felan da görmemiştim, gayet dinç uyanmıştım. Kahvaltı fasıllarından sonra artık evde bu monotonluktan iyice sıkıldığımı farkettim değişik bir şeyler olmalıydı yoksa patlayabilirdim bende düşünmeye başladım
Sonunda eskiden parapgiboloji için kurduğumuz grubun toplandığı mekana (bildiğiniz mezarlık ama orda ağaçlık alanlar vardı) gitmeye karar verdim. Şemsiyemi alıp yola çıktım burası benim evimden yürüyerek gidilmeyecek kadar uzaktı ama otobüsle 30 dk ya gidiliyor. Durağa geldim 20 dk otobüs bekledikten sonra 30 dk için yola çıktım. Mezarlığa vardığımda otların uzaması dışında bir farklılık yoktu bende içeri girip bizim ağacın oraya doğru yürüdüm yaklaştığımda iki kişinin ağacın yanında ayakta durduklarını farkettim. iyice gidince bu iki kişinin kader ve selim olduğunu anladım. Sevinmiştim en azından tek başıma burada sıkılmayacağım diye. Tam seslenecektim ki kaderle selim öpüşmeye başladı, neye uğradığımı şaşırdım amk. Sevgili olduklarını bilmiyordum ve kaderden hoşlanmaya başladığım için bu fena koymuştu bana. Olduğum gibi geri gittim ve mezarlıktan çıktım şemsiyemi kapattım ve ıslana ıslana durağın yolunu tuttum. Durakta selimi aramak geldi aklıma kanka napıyorsun dedim ders çalışıyorum evdeyim sen napıyorsun dedi. Suratına kapattım. Sonra kaderi aradım napıyorsun dedim. Hiç canım kızlarla kafedeyiz dedi hangi kafe bende geleyim dedim biraz bekleyip yok gelme şimdi kız kıza takılıyoruz dedi bende direk kapattım ve otobüsü beklemeye devam ettim
Eve vardığımda aslında düşündüğümden daha kırgın olduğumu anladım. Ama bu kadar kırılacak ne vardı ki sonuçta kader kimsenin değildi... Sanırım onu seviyordum. Daha fazla beklememe kararı aldım. Akşam olunca direk mesaj atıp her şeyi anlatacaktım tabi ondan hoşlandığımı da. Bir süre müzik dinledim ( https://www.youtube.com/watch?v=EN9Mrm8AmPI ) akşam olduğunda Kadere direk mesajı şöyle attım: mezarlığa gittim selimle ikiniz öpüşüyordunuz sonra ikinizi de arayıp nerde olduğunuzu sordum ikinizde yalan söylediniz. Birkaç defa yazıyor ama silip baştan yazıyordu sonunda cevabını gönderdi. Özür dilerim... O an düşündüm kızın özür dileyecek bir şeyi yoktu ki istediğiyle öpüşür. 2 dk ne yazacağımı düşündüm. Sonunda kader ben seni seviyorum yazdım ama selim... dedim. Hiç beklemeden şunları dedi bak ben aslında selimi sevmiyorum ama ayrılamıyorum çünkü bilirsin selimi bana zarar verir dedi. O an tepemin tası attı selimi bulup gebertmek istiyordum. Bende seni seviyorum ama selimden ayrılamıyorum işte dedi. Bunu demesine sevinmiştim. Olsun beni sevdiğini bilmekte güzel dedim. Yarın sana gelicem, şimdi iyi geceler * dedi. Büyülenmiş gibi iyi geceler * dedim. Az önce ki sinirli halime nolmuştu lan benim. Kız sanki büyülüyordu. Selime ne yapacağımı sonra düşünmeye karar verdim zira uyumamı engelliyordu. Kaderi ve o güzel saçlarını düşünerek uyudum
Ertesi sabah hemen kalkıp güzel bir kahvaltı yaptım duşumu aldım. Kaderle ilk defa böyle bir karşılaşmamız olacaktı garipti. Öğlene doğru kapı çaldı bende büyük bir heyecanla kapıyı açtım ve asansörü beklemeye koyuldum. Kaderin o asansörden çıkış anı hala gözümün önünde kokusu oradan içime dolmuştu. Gülümsüyordu içeri geçip oturduk. Eee dedi bir şey demedim dün olan şeyler için özür dilerim ama anlattıklarımdan sonra bana kızmıyorsundur artık herhalde dedi buruk bir ifadeyle. Aklımı başımdan alıyordu. Ses tonu saçlarının parlaklığı beni esir ediyordu. Hayır diyebildim dün söylediklerinde ciddi miydin?. Hangisi diye cevap verdi. Beni sevdiğin kısım dedim utanarak. O an hafifçe kalktı yanıma geldi saçlarının kokusunu duyuyordum ve beni dudağımdan usulca öptü beyler yeminle elim ayağım boşaldı başka aleme geçtim o yumuşak dudaklar o sıcak nefes... Sence ciddi miyim dedi. Konuşamadım. Bana sarıldı. Baktığımda ağlıyordu. Bütün o zamanı birbirimize doyarak geçirdik. Gitmeye yakın kaderin telefonuna bildirim geldi. Selim mesaj atmış nerdesin diye dedi. Bende arkadaşlarınla kafede olduğunu söyle dedim. Selim hangi kafe diye cevap yazmıştı. Bende kız kıza takılıyoruz gelme sen yaz dedim bıyık altından gülerek. inceyi çakmış olmalı ki o da gülümsedi. Selimi atlattıktan sonra aklıma Kaderi korumak için bir şey gelmişti. Havas kitabında benim okuyup, okuduktan sonra dinç hissettiğim koruma kalkanı adlı dua. Hemen duayı açıp kadere okuttum. Beni tekrar öptü ve evden ayrıldı
Artık günlerim sıradan geçmeye başlamıştı. Her gün havas kitabından duamı okuyordum. Kaderle konuşuyordum. Arada bize geliyordu. Selime çaktırmamaya çalışıyorduk. He osbirimi de çekiyordum elbet. Bu böyle 3 hafta gitti. Her şeyin ne kadar hızlı olduğunu o zaman anladım. Garip rüyalar görmem, selimi aramam, kaderle tanışmam ve hemen ondan hoşlanmam, kaderin de benden hoşlanması. Ama bu kadar olayın altında bir kurgu aramak yersizdi sonuçta kaderi seviyordum o da beni seviyordu. Resmen sevgili olmaya başlamamızın üzerinden 3 hafta geçmişti ki Selimin mesajıyla uykudan uyandım. Buluşalım diyordu açık ve net. Acaba anladı mı demekten kendimi alamadım ve selimi arasam daha iyi olacak diye düşünüp selimi aradım. Mesajda ki gibi sadece buluşalım dedi ve ekledi gelirken havas kitabını getir. Saat 5 de gel. Kapattı. Nereye gideceğimizi söylememişti çünkü ikimizde biliyorduk, mezarlık. Kaderle ilgili bir durum olsaydı kitabı istemezdi diye düşündüm. ikimizde diken üstündeydik eğer selim anladıysa bu ona yaptığım çok büyük bir ayıp olarak kalacaktı. Bu düşüncelerle gitme zamanına kadar oyalandım. Biraz sonra da havas kitabımı sırt çantama koyup yola çıktım.
Mezarlığa vardığımda ağacın olduğu yere gelene kadar selim donuk bir ifadeyle yüzüme baktı. Heyecanlandığımı hissediyordum. Yanına gidip selam verdim, selamımı aldı. Hiç uzatmadan ne olduğunu sordum o da havas kitabı yanında mı diye sordu evet dediğimde ise biraz rahatlamıştı. Gel bizim eve gideceğiz dedi. Daha önce onların evine hiç gitmemiştim. Bu arada bu beni çağırma olayının da kaderle ilgisi olmadığını resmen anlamıştım. Kısa bir yürüyüşten sonra selimlerin evine vardık. içeride yaşlı bir kadın yatıyordu alnında ıslak bir bez ve sayıklıyordu. Bu kim dedim sessizce. Selim annem diye cevap verdi. Uzun süredir hasta artık birilerinin saygıı yaptığından şüphelenmeye başladım. Havas kitabını da o yüzden istedim belki bir şeyler buluruz. Neden daha önce söylemedin be olum dedim. Daha görüşeli birkaç gün olmuştu sanki kitap için senle konuşuyormuşum gibi olmasın diye söylemedim dedi. Demek o yüzden kitapla bu kadar ilgiliydin dedim. Başını salladı. Hemen işe koyulalım bildiğim bir dua var dedim ve koruma kalkanı adlı duayı açtım. Okumayı bitirdiğimde kadının sayıklamaları kesilmiş uykuya dalmıştı selim kardeşimsin diyerek bana sarıldı o sırada aklıma kader geliyordu vicdan azabı çekiyordum. Evden çıkma zamanı geldiğinde kitabı çantama atıyordum ki selim burada kalmayacak mı dedi. Kardeşim ben ara ara gelip okurum merak etme diyip içini rahatlattım ve evimin yolunu tuttum. Olanları düşündükçe vicdan azabı içimi kemiriyordu
Eve vardığımda yaptığım ilk iş durumu kadere anlatmaktı sen biliyor muydun bu durumu dedim hayır :( üzüldüm gerçekten diye cevap verdi. Bende dedim. Eee havas kitabını orada mı bıraktın dedi. Yok dedim sonra aklıma geldi havas kitabını bırakıp bırakmama mevzusunu kadere söylemedim ki. Sen nerden biliyorsun dedi. Neyi dedi. Havas kitabını orda bırakıp bırakmama mevzusunu dedim. Tahmin ettim sonuçta oraya seni havas kitabıyla çağırdığına göre senden kitabı ister diye cevap verdi. Mantıklıydı, fazla üstelemedim. Sen nasılsın dedim. Duayı okuduktan sonra hiçbir zarar görmediğini ama biraz yorgun olduğunu söyledi. Bende yardımcı olucam bekle diyip şifa yapmaya başladım. Yine 5 dk içinde enerjim sömürülüp gitmişti. Şimdi nasılsın dedim süperim canım çok sağol * dedi. Sen süpersin de ben gibim kalkmayacak kadar yorgunum amk dedim içimden ona ve uyumam gerektiğini söyleyip uyudum. Uzun zaman sonra tekrar garip bir rüya görmüştüm. Bu sefer ki rüyam daha garipti çünkü önceden gördüğüm rüyaların bir karışımı gibiydi. Otelli rüyamda ki siyah adamlar tapınaklı rüyamda ki gri renkli cadıyı esir almıştı. Cadının etrafında simsiyah bir pus vardı. Gözlerimin içine baktı sevgi aynı zamanda yok olmaktır... dedi ve öldü.
Uyandığımda çok garip hissediyordum. Havas kitabımda ki duayı kendim için okumamıştım bugün, o yüzden gördüm diye düşündüm ve hemen gidip okudum. Bu sırada saat geceydi, yapacak bir şey olmadığı için tekrar uyumaya karar verdim.
Uyandığımda çok garip hissediyordum. Havas kitabımda ki duayı kendim için okumamıştım bugün, o yüzden gördüm diye düşündüm ve hemen gidip okudum. Bu sırada saat geceydi, yapacak bir şey olmadığı için tekrar uyumaya karar verdim.
Ertesi gün normal geçti biraz kendi başıma kalmak istedim telefonumu felan kapatıp kafa dinledim. Bir iki gün böyle kafa dinleme olayım devam etti özlemişim yalnız kalmayı. Yine böyle takılırken aklıma selimin annesi geldi arada dua okumam gerekiyordu ona hemen telefonumu açtım açmamla bir ton mesajın gelmesi bir oldu mesajların bir çoğu kaderdendi ama bir tane sade ve öz olanı selim göndermişti. Selim acilen görüşmemiz gerek yazmıştı. Kader ise en son dün yazmış nerdesin çok kötüyüm diyordu. Bütün o huzurum aniden kaçmıştı. Kadere cevap yazdım noldu canım iyi misin kafa dinliyordum kusura bakma. Mesaj gitti ama tek tik vardı. Kaderin telefonu da kapalıydı sanırım. Selimi direk aradım. Noldu kardeşim kusura bakma telimi kapatmıştım dedim. Hiç beklemeden kitabı al xxx hastanesine gel dedi. Kadere mi bir şey oldu diye düşündüm. Hemen hazırlanıp çıktım. Hastanenin önünde selim bekliyordu beni aldı ve yürümeye başladık. 2 gün önce kader birden hastalanmış ateşi felan çıkmış bayılmış direk hastaneye kaldırmışlar. Onun endişesi ile adımlarımı hızlandırdım. Bu arada selimin annesine olan şeyle aynı olması dikkatimden kaçmamıştı. Kaderin yanına vardığımda sayıklıyordu çok kötüydü. Ne olduğunu birde ondan dinlemek istedim ama konuşabilecek durumda değildi. Çok kötü hissediyordum. Yapacak bir şeyim yoktu. Sonra aklıma havas kitabım ve dua geldi. Elimi sırtıma attım istemsizce ama çantamı ve dolayısıyla kitabı almadığımı farkettim. Kardeşim ben eve gidiyorum diyip koşarak çıktım selim arkamdan seslendi geri geldiğinde almazlar bende şimdi çıkıyorum görüşme saati bitti. Ailesiyle beraber kalacak. Bende yavaşladım ve durdum, gözümden bir iki damla yaş süzüldü. Kaderin ailesini bile bilmiyordum kader hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama onu seviyordum ve yapacak pek bir şeyim yoktu. Bu düşünceler ile dururken Selim bana çoktan yetişmişti. Elini omzuma attı ve Semra teyze ona iyi bakar merak etme dedi. Yürümeye tekrar başladık. Biraz sakinleştikten sonra annesinin nasıl olduğunu sordum duadan sonra iyi oldu sanırım saygııyı yapan kişi sadece kendini geliştirme amaçlı yapıyordu. Kalkanı geçemeyince güçlü birilerine bulaştığını anladı ve bıraktı. Selimin annesi iyileşmişti ama bu sefer kader hastalanmıştı. Yarın ona da dua okumak için geleceğimi söyledim selim onayladı. Aklımda ki soru ise kadere saygıanlar onu hastanelik edebilecek kadar güçlüyse bu kalkanın onda işe yarayıp yaramayacağıydı...
O gece uyuyamadım. Sevdiğim kız orada yatarken bir şeyler yapamamamın ezikliğini yaşıyordum. Ertesi gün kitabımı hazırlayıp Selimle buluşmak için hastanenin önüne gittim. Kısa bir süre sonra da kaderin yanı başındaydım . Semra teyzede oradaydı, selim bizi tanıştırdı. Daha sonra semra teyze kaderle bizi baş başa bıraktı. Kader uyuyordu, uyandırmak istemedim. Kitabımı açıp okumaya başladım, değişen hiçbir şey yoktu. Biraz bekledim. Hala değişen bir şey olmayınca korktuğum olayın başıma geliğini anladım, kitap işe yaramıyordu. Yapacak tek bir şeyim vardı: ona şifa yapmak. Elimi omzuna koydum ve başladım, başladığım gibi enerjimin çekilmesi bir oldu. Bu daha önce yaşadıklarımdan daha yoğun bir enerji akışıydı, kendimden geçmiş gibi kalakaldım. Selim ise sadece bana bakıyordu, derken yere düştüğümü hatırlıyorum. Bayılmışım. Etrafta koşuşturmalar hatırlıyorum, başım dönerken bulanık ve kegib bir görüntüyle sedyeye konulduğumu görüyorum ve bir ses duyuyorum Sevgi, bazen yok olmaktır etraf birden kararıyor.
Uyandığımda hasta odasındaydım, hava kararmıştı, etrafa göz gezdirirken tekli koltukta bana bakan selimle göz göze geldim. Hiç konuşmuyordu. Noldu böyle dedim. Cevap vermedi, donuk gözlerle bana bakıyordu. Tam yatağa geri dönüğüm an ciddi bir şok geçirdim. Yatakta hala yatıyordum! Avazım çıktığı kadar bağırdım ama sesim çıkmıyordu. Korkudan duvara kadar geri gitmiştim. Biraz durup hem sakinleşmeye hem de durumu analiz etmeye karar verdim. Astral seyehatte olmalıydım, kendimi dışarıdan görmem ve selimin tepkisiz oturması bunu gösteriyordu. Şok yüzünden çıktığımı düşündüm. Kendi bedenime bakmaya başladım ve auram görünmeye başladı (Astral seyehatte enerjiler görülebilir) ama garip bir şekilde auram biçimsiz ve oldukça düşük enerjiliydi (Psişik saygıılar ve fazla enerjisel aktiflik sonucu auralar yırtılabilir. Bu durumda kişi istemli veya istemsiz yaşdıbını devam ettirebilmek için diğer canlıların enerjisini çeker. Bu olayın internet ortamında psişik vampirlik gibi bir ergen ismi var.) Auramın yırtılmış olması çok kötüydü, bu şifa yapamayacağım ve kendimi korumak için fazladan çaba harcayacağım anldıbına geliyordu.
Sonra selimin aurasına baktım, gayet düzgün olmakla birlikte pusluydu, bu durumda selim ya lunarkinezi (karanlık enerji kontrolü) ile saygıı altındaydı ya da az önce osbir çekip attırmıştı. ilki daha olabilir gibi geldi. Ben hariç herkes saygıı altındaydı, bedenime geri dönüp bunları selime anlatmaya karar verdim. Bedenime yaklaştım artık başucumdan kendime bakıyordum. 3. gözüme (iki kaş arasında ki enerji merkezi) dokunarak tekrar bedenime döneceğime inanıyordum. Elimi korkarak uzattım, dokunmama çok az kalmıştı ki arkadan biri boğazımı sıkmaya başladı ve beni yere fırlattı. Yüzüne baktığımda şok oldum bu rüyamda ki gri renkli cadıydı. Çok güçlüydü. Boğazımı tekrar sıkmaya başladı, iyice kendimi kaybetmeye başlamıştım. Bu arada yatakta yatan bedenimin suratı mosmor olmuştu, boğuluyordum. derken selim birden ayağa kalktı ve bedenimi görüp yanına koştu, elini kalbimin üstüne koyup Sevgi gerektiğinde vazgeçmektir dedi nefes nefese. Boğazımı sıkan cadı durdu, göz göze bir süre bekledik, gözleri de tıpkı ten rengi gibi griydi. Sonra beni bırakıp Sevgi gerektiğinde vazgeçmektir diyip odadan usulca çıkıp kayboldu. Bende birden bedenime geri döndüm.
Uyandığımda selime bakıp neler oluyor dıbınakoyim bunlar ne dedim. Sonra açıklayacağım dedi. Sende saygıı altındasın dedim. Başını salladı. Kadere bakacağım diyip sendeleyerek odadan çıktım. Görevli ilk başta kabul etmedi ama semra teyzenin onay vermesiyle kaderin yanına geldim. Yatakta yatıyordu ama uyanıktı, beni görünce gözleri doldu ve ağlayarak sevgi bazen değişebilir dedi. Neden bilmiyorum ama içimde büyük bir öfke vardı. Gücüm olsa kadere avazım çıktığı kadar bağırırdım. Odadan çıktım ve ufak bir kontrolden sonra selime bile söylemeden evin yolunu tuttum. Kafam çok karışıktı çok yorgun ve öfkeli hissediyordum. Kaderin ise ismine bile tahammül edemiyordum, tiksiniyordum. ikisi de bana bir oyun oynuyordu onlarla bir daha görüşmeme kararı aldım.
Eve geldiğimde aklıma o cadı geldi. Ani bir çıkış yapıp eve gelmiştim ama şimdi de korkudan ödüm takuma karışıyordu. Bir daha onlarla görüşmeme kararı aldığım için hafiften de rahatlamıştım çünkü artık bu olaylar geride kalmıştı. Derken beynimde şimşek çaktı beyler havas kitabını hastanede unutmuştum. Hemen gitmem gerekiyordu ama çok yorgundum. Gidemeyecek kadar yorgun. Çaresizce selimi aradım. havas kitabım hastanede sanırım dedim bilmiyorum dedi bende hastaneyi arayıp odayı felan söyledim. Bulunamadı. içimden bir ses gibtir et kitabı keyfine bak diyordu ama o kitap sıradan ya da kötü birinin eline geçerse ya kendine ya da başkalarına zarar vereceği aşikardı. Sabah giderim dedim ve yatakta saatlerce döndükten sonra uyuyabildim. Rüyamda siyah cübbeli o adamları tekrar gördüm mezarlıktaydılar bir tanesi bana yaklaştı ve teşekkürler dedi ve uyandım. Uyandığımda bu olanların artık tesadüf ya da sıradan şeyler değil büyük bir sıkıntı olduğunu düşündüm. Auram zedelendiği için yorgundum. Buna alışmam zaman alacaktı çünkü bir şifacı olarak bol enerjimin olması ve enerjimi dağıtmak asıl olayımdı, şimdi ise gün içinde bir şeyler yapmam için canlı birinden biraz enerji çalmam gerekiyordu. istemeye istemeye balkona doğru yürüyüp kurban aramaya başladım.
Aşağıda genelde yaşlı insanlar vardı ve onların enerjisini çekemezdim daha da batırmak istemiyordum. Genç biri olmalıydı, biraz bekledim. Sonra karşı yolda yürüyen genç bir kız olduğunu farkettim. Gözümü kapayıp auramı ona bağladım ve enerjisini çekmeye başladım. Böyle bir şey yoktu beyler resmen kendimi şarj ediyor gibi hissediyordum ayaklarım karıncalanıyordu hani işerken birden titreme gelir ya, aynen onun gibi bir his oluyordu. Enerjinin ayaklarımdan yukarı çıktığını hissediyordum. Yeteri kadar enerji dolmuştum ama bırakmak istemiyordum çok güzeldi, kızdan enerji çalmaya devam ettim artık durmam gerektiğini biliyordum. Gözümü açtım o sırada kız elini başına koymuş yan tarafta bulunan bahçe duvarına yaslanmıştı. Yanına bir kaç kişi gelmiş büyük ihtimalle iyi olup olmadığını soruyorlardı. Enerji çekmeyi durdurdum. Çok fena duygulanmıştım, masum birine böyle bir eziyet etmek, kızın kötü bir şekilde duvara yaslanıp başını tutması... Gözüm buğulanmıştı. Kötü bir şey yapmıştım ama keyfimden değildi zorunlu olduğumdan yapmıştım. Öğlene doğru hastaneye gittim. Havas kitabına baktım ama bulamadım bu gerçekten kötüydü. Eve gelirken selimle karşılaştım hissediyordum havas kitabı ile selimin bir alakası vardı. Kitabı sen aldın dedim. Saçmalama dıbınakoyim izin vermediğin şeyi neden alayım dedi. Bir şey demeden eve geri geldim ve bu psişik vampirliğin nasıl iyileşeceğini auramda ki yırtığın nasıl kapatılacağını araştırdım. En sonunda dolunay enerjisinden yararlanıp kendimi iyileştirebileceğim bir yöntem buldum. Dolunay günü ormanda meditasyon yapmam gerekiyordu. Eğer şanslıysam ormanda ki ruhaniler dolunay ve orman enerjisini kullanarak benim auramı kapatacaktı. Karşılığında ise bir bedel gerekiyordu masum bir canı öldürmek. Bu can kuşta olabilir karınca da. Bütün ömrümü böyle geçirmektense bir kere bunu yapıp bundan sonra iyi yaşarım diye düşünüyordum...
Dolunaya daha 20 günden fazla vardı. O yüzden günlük enerjimi insanlardan veya hayvanlardan temin ediyordum. Böyle yaptıkça kendimi daha agresif, negatif ve saygıgan hissediyordum. Bir kaç gün böyle gitti kaderi ve selimi merak ediyordum. Kaderi aradım sesi normal geliyordu ki telefonu açması bile mucizeydi. Bana artık hastanede olmadığını ve beni görmek istediğini söyledi tamam dedim gel. Olmaz dedi senin gelmen gerek ve bir kafe söyledi bekliyorum dedi geleceğimi biliyormuş gibi, tamam dedim. Kafeye gittiğimde selimde oradaydı kader gayet sağlıklı görünüyordu kendi başına bu kadar hızlı toparlanması imkansızdı, başka bir şifacı daha olmalıydı. Selamlaşıp oturdum. Kimse konuşmuyordu derken sessizliği kader bozdu. seni seviyorum ilahiyatçı... şok oldum selim oradayken nasıl bunu söyleyebilmişti şimdi selime ne diyecektik... O suçluyken birden biz suçlu durumuna düşecektik. Selime baktım klagib yüz ifadesi vardı duygusuz yüz, donuk bakışlar. Kader tebessüm ediyordu. Ne ? diyebildim sadece. Sorun yok o biliyor dedi kader. Selim başını salladı. Ne demek biliyor kader söyledin mi dedim. Başından beri biliyordu dedi ve devam etti biz sevgili felan değiliz. Kafam karışmıştı ne diyeceğimi bilememiştim. Aklıma öpüştükleri an geldi ve bunu onlara söylediğimde ikisi de suçlu bir şekilde bana baktılar. Anladığım kadarıyla bu olay düşündüğümden de derindi.
O bilerek yapılmış bir şeydi kardeşim dedi selim suskunluğunu bozarak. Kalp atışlarımın hızlandığını sinirlendiğimi hissediyordum. Benim arkamdan bir işler çeviriyorlardı... Nasıl bilerek bir şeydi lan dedim yüksek sesle kafede ki insanlar bize baktı. Selim ise başını tuttu (yazarken güldüm amk) dur dedi. Sanırım istemsizce enerjisini çekiyordum. Düzgün anlatın lan şunu dedim. Kader başladı daha detaylı anlatamayız senin de bizim de başımız derde girer ama bunların hepsi bir kurguydu seni seviyorum aşkım dedi. Hiç bir duygu hissetmiyordum. Kaderin gözleri umut dolu bir şekilde bana bakıyordu selim de ise bir gariplik vardı. Hafifçe öksürüp kader dedi. Kader selime bakınca suratı çöktü hayır yapmadım de dedi. Selim üzgünüm ama onu öldürecekti diyerek beni gösterdi. Kaderin gözleri buğulandı Sevgi bazen değişebilir diye mırıldandı. Selim başını öne eğdi. Ortama sessizlik hakimdi o sırada kader birden bağırdı Bunu biliyordun!. Selim onu artık sevdiğimi biliyordun! kafede ki garsonlar gelip çıkmamız gerektiğini söylediler. Kader koşarak çıktı ve uzaklaştı. Selim önce bana baktı, tam bir şey söyleyecekken vazgeçti ve kaderin peşinden koştu. Bir gibim anlamamıştım olanlardan. Kalkıp eve doğru yürüdüm evde sakin kafayla düşüneceğimi umuyordum.
Evde düşündüm. Gördüğüm rüyaları düşündüm. Siyahlı adamları, otelde ki savaşı, elimde her şeyi değiştiren o taşı, cadıyı düşündüm. Bağlantı kurabildiğim tek rüya cadılı olandı çünkü hem selim hem kader cadının kelimeleri ile konuşmuştu. Cadı ilk rüyama girdiğinde sevgi başkasının içinde kendi bütünlüğünü yaşatmaktır demişti. Sonra kaderle tanışmıştım ve hemen hoşlanmıştım ondan gariptir ki o da benden hoşlanmıştı. Sonra cadı sevgi bazen yok olmaktır demişti kısa süre sonra ise astraldeyken beni öldürmeye kalkmıştı. Beni kurtaran selim ise Sevgi gerektiğinde vazgeçmektir demişti cadı ise beni bırakıp gitmişti. Daha sonra nefretle eve gelmiştim. Kafede buluşmuştuk. Atladığım bir şey vardı ama ne diye düşünüyordum. Bu düşüncelerle uykuyu da çoktan unutmuştum. Sonra telefonuma gelen bildirimle irkildim. Kader mesaj atmıştı bugün için özür dilerim seni çok seviyorum canım. Mesajına cevap vermedim içimden gelmiyordu artık. Bir şey hissetmiyordum. O an şimşek çaktı işte. Evet bir şey hissetmiyordum cadının gitmesinden selimin sevgi gerektiğinde vazgeçmektir demesinden sonra kadere karşı bir şey hissetmemiştim. Şimdi ise kader sevgi bazen değişebilir diyip beni sevdiğini söylüyordu. Sanırım kısa süre önce bir büyünün etkisi altındaydım
Büyü yapılmıştı bana evet ama bunun selimle alakası neydi beni kaderle tanıştıran da oydu ayrıca siyah cübbeli adamların da ne olduğunu anlayamamıştım. Kafam karma karışıktı. Bu arada kader sürekli mesaj atıyordu sevmeyi dene belki seversin beni tarzı mesajlar. Derken selim aradı bugün olanlar için üzgünüm şimdi kaderin niye öyle davranacağını söyleyeceğim dedi bende büyü yaptınız dedim. Sesi titredi, şaşırmıştı. Anladın demek diye cevap verdi. Evet dedim. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı bu bir büyüydü evet, seninde bileceğin üzere her büyünün bir bedeli vardır. Bu büyünün bedeli ise büyü bozulduktan sonra büyü yapılan kişinin yapılan kişiyle bir daha asla bir araya gelememesiydi, yani kader boşa umutlanıyor. Dedikleri zerre umurumda değildi asıl konu bana neden büyü yapma gereği duymuşlardı. Bunu sorduğumda daha detaylı konuşamayacağını söyledi ve kapadı. Selime de kadere de çok sinirliydim. Havas kitabım ise hala kayıptı... Bütün bunlardan kurtulmak normale dönmek için dolunayı bekliyordum artık az kalmıştı
Enerji çekerek ve olanları düşünerek geçen günlerin sonunda dolunay gününe gelmiştim. Sabah erkenden kalktım heyecanlı olduğum için. Büyü yapan biri değildim korkuyordum açıkçası karanlıkta ormanda (en ormana benzeyen yer mezarlıktı amk yerinde) olmaktan. Gün geçmek bilmiyordu. Akşam olduğunda yola çıktım. Mezarlığa vardığımda hava zifiri karanlığa bürünmüştü. Kalp atışlarım hızlanmıştı yavaş ve titrek adımlarla yürümeye başladım yolumu dolunay ışığıyla görebiliyordum. ilerde ise bir ateş yanıyordu. ilk başta sarhoşlar olabilir diye düşündüm ama yaklaştıkça siyah gölgelerin ateşin etrafında döndüklerini anlamaya başladım. Korkmuştum gitmemeye karar verdim ve arkama döner dönmez siyah cübbeliyle göz göze gelmem bir olmuştu korkudan bağırdım. Aramızda bir metre mesafe vardı. Kalp atışlarım nefes alışlarıma karışmıştı, korkuyla kaçmaya başladım ama bacaklarım çok yavaş hareket ediyordu enerjim çekiliyordu. Ben kaçarken siyah cübbelinin önüme geçip Teşekkür ederim demesini unutamam. Gördüğüm rüyanın aynısıydı... Sonra kolumdan tuttu ve ateşe doğru yavaş adımlarla yürümeye başladık. Neden bilmiyorum ama kaçmıyordum, kaçmak istiyordum ama kaçma eyleminin nasıl olduğu zihnimden uçup gitmişti. Ateşin önüne geldiğimizde bir grup siyah cübbeli hiçbir ifade göstermeksizin bana bakıyordu. içlerinden biri üstad onla daha fazla uğraşmamızı istemiyor dediğinde bu siyah cübbeli adamların avcı olduğunu anladım. Korkudan gözlerim buğulanmıştı.
Burada bir not bölümü girmekte fayda var beyler. Belki çok uçuk gelecek ama internette yazmayan şeylerden bahsedeceğim, avcılardan. izlediğiniz vampir, kurt adam filmlerinde ki avcılar gibi değil bunlar. Bunlar psişik ortamın katilleri. Kendi grupları klanları oluyor yeni avcılar yetiştiriyorlar. Benimde bilgilerim bunlardan öteye gitmiyor maalesef. Ne amaç için böyle bir oluşum peşinde oldukları hala sır ama bu adamlar sıradan birinden çok çok üst düzeyde psişik aktiviteye sahip hatta kiralık katillik bile yapıyorlar. Benim mezarlıkta gördüğüm siyah cübbeliler de avcıydı. içlerinden birinin üstad onunla daha fazla uğraşmayın dedi sözünden anladım bunu ayrıca üstad dediğine göre bu kişiler henüz çırak olmalıydı...
Avcıların elinden kurtulmanın imkansız olduğunu düşündüm eğer oradan kaçarsam bu sefer zihnimi ele geçireceklerdi ya da beni hasta edip öldüreceklerdi. iyi de bu avcılar beni nereden tanıyıp biliyorlardı, neden rüyalarıma giriyorlardı. Hala avcılardan ses çıkmıyordu üstad'a karşı gelmenin büyük bir hata olduğunu en iyi onlar bilir diye düşünüyorum. Ateşin alevi etrafı aydınlatırken öylece kalakalmıştık. Derken yerde duran bir şey dikkatimi çekti: bu havas kitabıydı! Farkettiğimi anlamış olacaklar ki beni daha sıkı tutmaya başladılar, bu arada başıma fena bir ağrı girmişti. Onla ne yapacağımızı sonra düşünürüz dedi uzun boylu olan şimdi ayine devam edelim. Diğer cübbeli tekrarladı üstad artık onla uğraşmamızı istemiyor. Uzun boylu sinirlenmiş gibiydi ayine devam edelim dedi ve ateşin etrafında el ele tutuştular. Ben düşünmeye başladım havas kitabı onlarda olduğuna göre bütün bu olanları onlar planlamışlardı bana büyü yapılmasından selimin annesinin hasta olmasına kadar her şeyi. Kitabın onlarda olması ise büyük tehlikeydi pek çok kişi zarar görebilirdi. Yapabileceğim tek şey kitabı ateşe atmaktı. Başka bir şekilde kitabı onlardan koparmanın yolu yoktu... Kitabı attıktan sonra ise ya beni öldürürlerdi ya da üstad'a zütürürlerdi. Eğer üstadı ikna edersem kurtulma şansım olabilirdi.
Ayin kaldığı yerden devam ederken bende kitabı ateşe atmak için cesaretimi toplamaya çalışıyordum. Kolay değildi ölümle sonuçlanabilecek bir seçim yapmak ve kolay değildi bu dehşet görüntü karşısında sakin kalmak. Sonra küçüklüğümü düşündüm, her zaman süper kahraman olmak istiyordum, zaten o yüzden bu işlere başlamıştım. Belki kahraman olamamıştım ancak kahraman olarak ölebilirdim... Bu düşüncelerde kendime cesaret vermeye çalışıyordum. Kulağımda artık ibranice olduğunu anladığım bir ilahi ve avcıların ayak sesleri... Kader ne yapıyordu acaba veya selim. Avcılara yardım etmek için bana büyü yapmış olmalıydılar. Baştan söyleselerdi mücadele edebilirdik belki.. Edemezdik, hiç bir çıkar yol olmadığı için mecbur kalmış olmalıydılar.. Peki ya ben? Bu kitabı ateşe atmaya, avcılara yem olmaya mecbur muydum? Evet! Mecburum. Beni onlardan ayıran şey bu, bir çok insan zarar göreceğine sadece benim zarar görmem daha onurlu bir tutum olurdu.. Birden kaçıp kitabı atmalıydım, artık yapmak zorunda olduğumu hissettiğim şeyi yapma zamanı gelmişti ve birden ileri atıldım
ileri atılmamla nefessiz kalmam bir olmuştu. Sakın dedi uzun boylu olan ve Tamam bırakın diye ekledi. Sanırım zihnimi okuyorlardı. Peki o zaman ben kitabı nasıl atacaktım? Yapacağım her hamleyi önceden biliyor olacaklardı. Az önce ki bütün cesaretim sönüyordu. Derken uzaktan bir çığlık duyuldu. Avcılar oraya bakmıştı ki havas kitabına ulaşıp ateşe attım. Avcılar tekrar bana döndü. Tam uzun boylu olan Seni öldüreceğim diyordu ki o çığlık tekrar duyuldu. ileriye baktığımda gördüğüm şey karşısında şok oldum, bu rüyama giren o gri cadıydı. Dolunay ışığı ile teni parlıyordu. Avcılara dönüp ''Tef..ş'e olan borcunuzu ödemediniz'' dedi kalın bir sesle ve üzerimize doğru koşmaya başladı. Avcılar kaçışıyordu ben ise donup kalmıştım. Yanıma ulaştığında biraz eğildi, gözlerimin içine bakıyordu, gri gözleri kanlanmıştı. Avcı eliyle değilde bu yaratığın eliyle öleceğimi düşündüm. Sonra yüzüme daha da yaklaştı müthiş bir sesle bağırıp avcıların peşinden tekrar koştu. Onun o bağırışıyla birlikte, kulağım başka hiçbir şey duyamayacak şekilde çınlamaya başlamıştı ve yere yığıldım. Yanan ateşin içinde kapkara olmuş havas kitabını görüyordum ve bayıldım.
Uyandığımda avcılar kendi aralarında konuşuyordu. Uzun boylu olanın sesi yüksek çıkıyordu: Büyünün bedelini ödeyin dememiş miydim lan size diğerleri sesini bile çıkaramıyordu. ''Sıçtık batırdık, havas kitabı yandı, Tef..ş'i zar zor gönderdik... Üstad hayal kırıklığına uğrayacakderken uzaktan kükreme gibi bir ses çıktıHayal kırıklığına uğradım bile. Avcılar birdenüstadımdiyerek diz çöktü. Üstad artık avcıların yanına varmıştıkalkındedi sonra bana bakıpşunu da kaldırındiye işaret etti. Tam ağzımı açacaktım kigidebilirsindedi. Ne? Bu kadar mıydı yani? diye düşündüm. Ayağa kalkmış giderken uzun boylu olan öne çıkıpAv yasasıdediAv yasasına göre bu av bana ait. Üstad hoşnut olmamış olduğunu belli eden bir yüz ifadesi takındı, sonraYasayı biliyorum ve üstadın olarak öldürmeni yasaklıyorum.dedi. Uzun boylu olan iseO zaman onunla savaşacağımdiyerek atıldı. Üstad başını salladı, sonra bana dönüpSakat kalmamak için karşı koymaya bak'' diyip geri çekildi.
Uzun boylu olanla savaşacağımı anlamıştım. ikimizde öne çıktık ve birden gözlerim karardı. Aslı ve selimi gördüm, canlı canlı beni yiyorlardı. Sonra gri cadı gelip onları öldürdü. Gülümseyerek bana yaklaşmaya başladı. Müthiş bir korku duyuyordum. Cadı yaklaştıkça kulağımda ibranice ilahiyi ve cadının çığlığı yankılanıyordu. Cadı o kadar yaklaşmıştı ki neredeyse çarpışacaktık. Sonra gözlerimiz kilitlendi. Yüzünde ki ifade yerini donukluğa bırakmıştı, gri gözlerini kapadı ve birden kanlar akmaya başladı. Kanların akmasıyla dün akşam kulağımda yankılanan çınlamayı duymaya başladım, bu çileye bir son vermek istiyordum, aklımı kaybetmekten endişe etmeye başlamıştım ve birden sesler kesildi, gözümü açtım. Karşımda uzun boylu nefretle bana bakıyordu. Bunun bir hayal olduğunu ve zihnime girip beni etkilediğini anladım. Auramın bozuk olması yüzünden oldukça savunmasızdım. Korku yüzünden de yorgun düşmüştüm, ona karşı koyabileceğim hiçbir şeyim yoktu. Onun da durmaya niyeti yoktu, lunarkinezi (negatif enerji kontrolü) ile saygımaya başladı, o zaman hissettiğim şey çok garipti çünkü daha fazla yorulmamıştım sadece iğrenç bir his kaplamıştı içimi. Durmak bilmeden bana saygıı yapıyordu.
Bu kadar saygıı olmasına rağmen hala yorgun hissetmiyordum, normalde şu an'a bayılmam gerekirdi, bu işte bir gariplik vardı. içimde ki o iğrenç his artarak devam ederken işin aslını anlamıştım! Benim auram bozuktu ve enerji çekiyordum. Demek ki uzun boylunun yaptığı saygııları kullanılacak enerji olarak depoluyordum. Bu müthiş bir avantajdı uzun boylunun ise bundan habersiz olduğundan benim dayanıklılığım karşısında gözü korkmaya başlamıştı. Bu enerjiyi kullanarak karşı saygııya geçme kararı aldım. Bir kaç dakika boyunca enerji göndermeme rağmen hiçbir şey olmuyordu ama içimde ki iğrenç his azalmıştı. Anladığım kadarıyla vücudumda olan pozitif enerji, negatif enerjiyle çakışıyordu ve sonuç olarak ben negatif enerjiyi tam kullanamıyordum. Kararımı verdim. Bütün enerjimi negatif olarak değiştirecektim, kendimi başka nasıl savunacağımı bilmiyordum.. Bende kendimi serbest bırakıp tıpkı balkondan kızın enerjisini emdiğim gibi uzun boylunun gönderdiği enerjiyi çekmeye başladım. Biraz sendeledi. Sanki benim kadere şifa yaparken enerjimin çekilip yorgun düşmem gibi olmuştu. Ben ise tam gaz enerjiyi emmeye devam ediyordum. Başım ağrıyordu, damarlarım acıyordu, vücudumun büyük bir kısmı negatif olmuştu artık. Uzun boylu ise durumu anlamaya başlamıştı, birden saygııyı durdurdu ama nafile enerji kanalı yeterince son derece güçlü olduğu için akış hala devam ediyordu. Normal de bu olaya sevinmem gerekirdi ama canım o kadar yanıyordu ki sadece akışı bitirip acıyı sonlandırmaya odaklanmıştım. Uzun boyluya baktığımda panik yaptığını gördüm, diğer avcılar ise tedirgin oldu derken biri olaya karışıyordu ki üstad av yasası diyip sustu, avcı geri çekildi. Vücudumda ki acı yerini sıcaklığa bırakmıştı sanki kaynıyor gibi hissediyordum bu vücudumun enerjiye alıştığını gösteriyordu, artık saygıı yapabilirdim ve beklemeden karşı saygııya geçtim. Uzun boylu olan bunu beklemediği için savunmasız yakalandı ve sarsılmaya başladı. Ben durmuyordum aldığım enerjiyi dibine kadar kullanmaya kararlıydım. Herkes şaşkındı bu sırada uzun olan bayıldı ben ise omzumda bir el hissettim
Arkamı döndüğümde bunun üstad olduğunu anladım 'yeter' dedi, sesi kızgın değildi. Bende durdum. Ortam sessizliğe bürünmüştü ne ben ne de avcılar bunun olacağını tahmin etmiyordu, hemen arkadaşlarının başına toplandılar. Üstad ve ben bir süre bakıştık, sessizliği ben bozdum soracak çok şeyim vardı. 'Havas kitabını neden istiyordunuz üstad' dedim 'üstad' kelimesini istemsizce söylemiştim o ağırlığı hissettiriyordu. Alaylı bir ifadeyle bana baktı ' Sence bir avcı böyle bir kitabı temin edemez mi? ' dedi. Haklıydı zaten benim şaşırdığım da buydu. Aynen ona söyledim o da 'Onlar' dedi uzun boylu ve arkadaşlarını göstererek 'daha çıraklar, görevleri havas kitabı bulmaktı ve bunu masum birini öldürmeden ciddi bir zarar vermeden yapmaları gerekiyordu' . 'Anladım, artık gidebilir miyim?' diye sordum. 'Sormak istediğin başka bir şey yok mu' cevap verdi. 'Kaderle selimde mi avcı?' dedim. Güldü 'Çıraklarım kader ve selimi aileleriyle tehdit etti. Yapacak bir şeyleri yoktu.' dedi ve ekledi 'O büyü sana daha kolay ulaşmak için yapılmıştı sonra selim sen ölme diye bozdu, kaderden aniden soğumanın nedeni bu, bir daha kaderi asla sevemeyeceksin.' 'Anladım üstad..' diye cevap veriyordum ki uzun boylu uyanıp bağırmaya başladı 'üstad onu sağ göndermeyeceğiz değil mi? içimizden birine saygıdı.' arkadaşları da ona destek veriyordu. Üstad'a baktığımda sinirlendiğini gördüm, hiçbir şey söylemeden uzun boyluya bakıyordu sanki sözler olmadan konuşuyorlardı. Sonra bana dönüp 'Çıraklarımdan birini alt etmenden etkilendim doğrusu, sıradan biri bir avcıyla çırak olsa bile boy ölçüşemez' dedi. Bende 'şans bu sefer benden yanaydı' dedim. Sonra hayatımda dönüp noktası olabilecek bir teklif yaptı 'Avcı olmak ister misin?'. Bir an şaşırdım ve konuşamadım. Bu çok büyük bir teklifti ancak avcı olursam istediğim gibi davranamazdım büyü yapmam ve bazende insanlara zarar vermem gerekirdi. 'Hayır..' diyebildim. 'O zaman öğrencimi alt ettiğin için seni ödüllendirmek istiyorum ne istersin?' diye sordu. Fazla düşünmedim ne istediğimi biliyordum 'Auramın onarılmasını ve enerjimin eskisi gibi pozitif olmasını üstadım' . Bunu isteyeceğimi biliyormuş gibi 'sen iyi bir çocuksun' dedi 'artık eve gidebilirsin' bende eve doğru yola çıktım. Bu yaşadıklarım muhteşem bir şeydi. Kader ve selim nerede acaba diye düşündüm.
Eve vardığımda gerçekten yorulmuş olduğumu farkettim, üstüme de bir ağırlık çöküyordu nasıl olduğunu anlamadan uyuya kaldım. Uyandığımda ertesi gün olmuştu, tüy kadar hafif hissediyordum, sanırım üstad enerjimi pozitif yapmış ve auramı da düzeltmişti. Kader ve selimi eve çağırmaya karar verdim ve teker teker aradım. ikisi de bunu kabul etti çünkü bana karşı suçlu hissediyorlardı. Oysa ben dün bütün her şeyi halletmiştim. Kader içeri girer girmez bana sarıldı, durmadan öpüyordu, selim ise sıradan bir selam verip içeri geçti. Mutlu olmam ikisininde gözünden kaçmamıştı, güzel şeyler anlatacağımı anlamışlardı. Baştan sona her şeyi anlattım uzun boyluyu yenmemi üstadla diyaloğumu. Bitirdiğimde ikisi de hem suçlu hem hayran bir ifadeyle bana baktı. Sizi affediyorum dedim. Selimle sarılıp tokalaştık. Kader ise dudağıma yapıştı ama hiçbir şey hissetmedim. Olaylar böylece son buldu. Önce kader başka bir ile taşındı çünkü beni seviyordu ama benim onu sevmem artık imkansızdı, sonra selim üniversite için başka şehre gitti.
ENERJiYi HAREKETE GEÇiRME
Beyler bayanlar kuantum dokunuşu yaparken enerjiyi harekete geçirmeniz ve aktarmanız gerekli size şimdilik dokunarak olan şifayı göstericem uzaktan şifa belki daha sonra. Öncelikle ellerini kasmadan serbest bırakın ama havada olsun yere çarpmasın. Sonra 4 sn nefes alın ve nefesinizle enerji dolduğunuzu hayal edin, nefes verirken de 4 sn nefes verip aldığınız o enerjiyi ellerinize zütürdüğünüzü düşünün. Bunu bir kaç defa yapınca ellerinizde değişik bir his olucak büyük ihtimal karıncalanma ama sıcaklık, soğukluk, ürperme gibi hisseden de var, işte bu his elinize gelen enerjinin hissidir. Şifa yapmak içinde sıkıntı olan bölgeye elinizi koyup dediğim şeyleri yapmanız yeterli olacaktır. Yaptığınız kişi ağrısının veya rahatsızlığının siz şifa yaptıkça arttığını söyleyebilir (çoğunluk böyle olur) ama bu sıkıntısı geçtiği için oluyor sonra bir bakacak o farketmeden ağrısı geçmiş.
4 sn nefes alıp 4 sn nefes vermek sadece bir nefes tekniği bunun daha güçlü olanları da var ama ilk başta yapmak başınızı döndürebilir mesela benim kullandığım 2 sn nefes alıp 6 sn nefes vermek gibi. Deneyin o garip his olacak mı geri dönüşlerinizi burada bekliyorum.
Beyler bayanlar kuantum dokunuşu yaparken enerjiyi harekete geçirmeniz ve aktarmanız gerekli size şimdilik dokunarak olan şifayı göstericem uzaktan şifa belki daha sonra. Öncelikle ellerini kasmadan serbest bırakın ama havada olsun yere çarpmasın. Sonra 4 sn nefes alın ve nefesinizle enerji dolduğunuzu hayal edin, nefes verirken de 4 sn nefes verip aldığınız o enerjiyi ellerinize zütürdüğünüzü düşünün. Bunu bir kaç defa yapınca ellerinizde değişik bir his olucak büyük ihtimal karıncalanma ama sıcaklık, soğukluk, ürperme gibi hisseden de var, işte bu his elinize gelen enerjinin hissidir. Şifa yapmak içinde sıkıntı olan bölgeye elinizi koyup dediğim şeyleri yapmanız yeterli olacaktır. Yaptığınız kişi ağrısının veya rahatsızlığının siz şifa yaptıkça arttığını söyleyebilir (çoğunluk böyle olur) ama bu sıkıntısı geçtiği için oluyor sonra bir bakacak o farketmeden ağrısı geçmiş.
4 sn nefes alıp 4 sn nefes vermek sadece bir nefes tekniği bunun daha güçlü olanları da var ama ilk başta yapmak başınızı döndürebilir mesela benim kullandığım 2 sn nefes alıp 6 sn nefes vermek gibi. Deneyin o garip his olacak mı geri dönüşlerinizi burada bekliyorum.
3 yorum
yorumÇOK UZUN YAZMMISINLA ANCAK YARISINA KADAR OKUDUM
CevapBu psişik güçler konusu hakkında daha ayrıntılı bir yazı yazar mısın? nasıl yapılır filan.
CevapYazıların harika çok etkilendim. Benim gibi meraklı insanlar için harika bir blog olmuş.Yazılarının devamını bekleyeceğim.
CevapDönüştürDönüştür İfadeİfade