Beyler herşeyden önce olayın gerçekliğini kavramanızı istiyorum. Böyle şeylerin bu dünyada çok olduğunu ve olabilceğinin farkına varmanızı bunu idrak etmenizi istiyorum. Birşeye inanmamak isteyen biri zaten inanmaz şüpheci yaklaşımlarınız sizleri çok bir yere zütürmez bu konuda. Çünki bu hayatınızın göreceği en kara günlerdir. işte bizde 3 arkadaş hayatımızın en kara gününe adım atmak üzereydik.. Bilen bilir izmirde harabe yerler vardır alsancak kesimlerindede çoktur bizde 3 arkadaş severiz böyle yerlere girelim. Bir gün yine otobüs ile önünden geçerken gördüğümüz yere girmek istedik. Büyük bi arazi içerde 2-3bina ve bir su deposu var. Şurası;
Burası beyler. ilk önce 2. Resimdeki su deposnun yanındaki boş binaya girelim bakalım dedik. Ve oraya doğru ilerlerdik. Oraya yaklaştıkça pis bir koku burnumuzu yakmaya ciğerlerimizi acıtmaya miğdemizi bulandırmaya yetmişti. içimizden burhan burda kedi ölmüş olabilir dedi. Mahmut kesin insan öldürmüşler dedi güldü falan. Makara yapıyoruz nede olsa ne olcak ne çıkabilirki diyoruz. ilerledik ve bi açıklık vardı içerisi kapkaranlık görünmüyordu hiç birşey.
içeri doğru girdikçe güneş ışığı içeriyi yukardaki deliklerden aydınlattıkça içerisine göz bebeklerimiz alıştıkça aydınlamaya başlamıştı bile pek bişey yoktu koku hala vardı ancak içeride hiç bir şey yoktu.
Aşağıdaki çukur ve içeriye açılan kapı hepimizin dikkatini çekmişti ancak hepimizin içinde korku vardı yok değildi.
içeriye doğru baktığımızda stünlar bizi karşılıyordu. Oyunlardaki gibi korkutucu bir havasıda vardı.
ilerideki açıklıkta bir incir ağacı vardı 2. Fotoğrafta görülüyor. Beyler bu olayı biliyorum. 3 harflilerin en çok sevdiği yerlerden biridir incir ağacı. O ağaçta büyük kökleri kalın bir ağaçtı. Aklıma o an gelmişti aslında ama pek önemsememiştim. ilerledikçe etraf daha değişik olmuştu.
2.ev (1.Resimdeki)
Girişte bir yazı ve içerire açılan hol. Holden ilerledikçe, Karşıda bir kapı sol tarafta yukarı çıkan merdiven ve sağ tarafta dışarı açılan büyük bir çıkış
Merdivenlerden yukarı çıkarken gözümüze çarpan küçük bir kapı oldu
Merdiven aşağısana yapılmış küçük bir oda. Yukarı doğru çıktık. Çıktıkça daha korktuk her sesten ürker her sesi birşeye benzetir olduk
ilk katın girişi bu şekildeydi yukarıya duvara saçılmış bir boya lekesi vardı.
Yanmış bir koltuk ve bi kaç odası diğer kata çıkmaya karlıydık çıktıkta.
Diğer katın girişinde gördüğümüz şey bizi dehşete düşürdü ve korkmuştuk anldıbının ne olduğunu bilmeden korktuk. Diğer üst kata çıkan merdivenin giriinde ise daha ürkütücü resim vardıı. Bi süre bu katta oyalandıktan sonra diğer kat korkulu şekilde çıktık. Merdivenin her basmağını çıkarken içimizdeki korku artıyor ne çıkıcağını merak ediyoruk.
O katın girişinde ise bu resim vardı bu korkuttu bizi korkutmasında dahada korkutan bu şeydi.
O girişin yanındaki duvara çizilmiş bir resim . Bizi çok korkutan şey o oldu. Aniden çıkmaya karar verdik nasıl çıktığımızı bilmiyorum. Hiç birşey yoktu eve vardık taki uyuyana kadar.
Evet beyler o akşam en kötü kabusumu gördüm hayatımın en karanlık anlarını yaşamaya o gece başladım. Gece olduğunda kabusumda aynı yerdeyiz ve üçümüz su deposunun en üst merdivenindeyiz. Bir kadın geliyor ve bize buraya neden girdinizki neden böyle birşey yaptınız diye üzgün üzgün konuşuyor. Bir anda gözleri alev gibi olan kadın bizi yere fırlatıyor. Ve arkadaşlar uyanmıyorum hala rüyadayım. Rüyalarla ilgilenenler varsada açıklayabilir. insan rüyada ani ve acı verici birşey olduğu anda beyin bilinci açar ve uyanır. Evet ben uyanmadım acı çekiyordum kemiklerim sızlıyor ve diğer arkadaşlarım ölmüş yanımda yatıyorlar. Ve o kadın yanıma gelerek bana hayatının en karanlık günlerini yaşıyacaksın diyor ve oara uyanıyorum. Annem başımda babam başımda bana bağırıyorlar uyan diye uyandığımda sızlıyor hala her tarafım. Yatağımın içi kan olmuş ve sırtımda kesiller var . Kemiklerim kırılmış gibiydi. inanın bu gerçek her kelimesi kelimesine. Bu kısmı hiç ilginç değil asıl ilginç olan arkadaşlarımın sabah grubumuzda aynı rüyayı sadece yaşayan kişinin kendileri oldukları şekilde gördüklerini söylediler ve herkesinde sırtının bir omurgasının iki tarafında paralel ve boyun kısmandı yan şekilde kegib var. Sözlükte çok okudum böyle şeyleri hiç birine inanmazdım. Çok korkmuştum. Üçümüzde korkmuştuk. Ailelerimize durumu anlattık. Burhanın babası dini ile haşır neşir olan bir insandı daha fazla bilgisi vardı hepimize göre. Ve o anlattıklarımızı dinlerken göz bebekleri büyüyordu. Bizi hocaya zütürmeye karar verdi. Hepimiz bu durumda tabiki daha çok korktuk. Ve diğer gün hocanın yanına gidicektik. Manisada çobanisa adında bir köy. Kim olduğunu ne olcağını neresi olduğunu bilmiyorduk.
Üç aile bizim evde kaldık biraz büyüktü bizim eve hepimizin sığacağı kadar yer vardı. Biz üç arkadaş yere yatak yapıp aynı yerde yatmaya karar verdik. Uyumaktan hepimiz korkuyorduk. Ya tekrar rüya görürsek. O acıyı çekmek istemiyordum. Bir müddet kendimizi tutsakta çokfazla dayanamadık ve hepimiz uyuduk. Kabusu yine gördük ama aynısı değildi. Bu sefer tektim 5 kişi o 2. Girdiğimiz harabenin en üst katında gördüğümüz resmi çiziyordu hepsinin ayakları ters etraf bi anda kıp kırmızı oldu gök yüzü kırmızı oldu. Kafamı tekrar çevirdiğimde hepsi yerde daire kurup ortalarında tek mum ile birini çağırıyorlar f... s diye birinin adını söylüyolar. Sonra bir anda mum sönüp bunların hepsinin boğazları kesiliyor aniden bir anda. Sonra bunlar kendi kendilerine sürükleniyor o koku olan yere ve küçük çukurun içine atılıp orda aşağı doğru düşürüyorlar. Uyanıyoruz. Hepimiz aynı anda. Terler içinde...
Birbirmizin gözlerine baktığımızda ise korkularını görüyorum gözlerindeki. Bende korkuyordum eminimki benimkide belli oluyodur. Sabah olana kadar yatmadık ogün. Sabah olduğunda bizimkiler uyanmıştı. Birşey söylemedik onlara belli etmedik. Dahada korkmasınlar diye. Kahvaltımızı edip direk manisaya doğru yola çıktık. Manisaya girdikten sonra geçmeden sapa toprak bir yola girdi burhanların arabası arkasında biz arkasındada mahmutların arabası. ilerliyorduk bir köye girdik bilindik normal bir köy arabadan indik ve bir eve doğru yola gittik. Küçük bilindik normal bir ev köy evi işte. Kapısı beyaza boyanmış tahtadan anahtar kilidide yok. Kanca ile kitleniyor kapı. içeri girdik önce Burhanlar içeri girdi babası selam verdi hocaya hocada ayakta kapıda karşıladı bizi zaten. içeride 3 tane kadın vardı her biri bi aileye hizmet ediyor gibi. Hoca bizleri gördü derdimizi anlattık. Hocada pür dikkat bizleri dinliyordu. Biz yaşadıklarımızı anlattıkça ve o bizi dinledikçe daha fazla gözleri büyüyor şaşkınlığını gizleyemiyordu. Yaşadıklarımızı anlattıktan sonra bize üzgün umutsuz bir bakışla "inşallah sorununuzu çözücez evlatlar" dedi. Biz birbirimize bakıp durumun daha kötü olucağını çok kötü bişey yaptığımızın farkındaydık. Hoca ve tüm ailemiz oturduk gece vakti çay içiyoruz hepimiz. Evin önünde yere kilim serilmiş üstüne minderler herkes bir minderin üstünde oturuyor biraz soğuk dışarısı ben içeriden ceketimi almaya gittim. içeri girdiğimde ise bayılmışım.
Annemler ve hoca başımda beni uyandırmaya çalışıyorlardı. Uyandığımda hoca ne oldu ne oldu diye sorduğunda ise hiç bişey bilmiyordum ne olduğunuda bilmiyordum. Sadece bayılmıştım mahmut ile burhanda geldiler yanıma onlarda sordu ama gerçekten bilmiyordum. Saat 2 civarıydı tekrar yataklara koyulduk. Köy evi zaten herkes yere yatak yapıp bir odada bir köşede uyumaya çalıştı. Biz yine 3 arkadaş aynı yere yanyana yatmaya çalıştık yorgundukta zaten. Hocanın evidir burda bir şey olmaz yatalım uyuyalım dedik. Keşke demeseydik..
Gece uykuya daldığımızda yine kabusumuz oldu. Bu sefer köydeyiz hocanın evinde yine sofra kurulmuş bizim üçümüz dışarıdan içeriye geliyoruz kahvaltı etmeye. Herkes yerde bizi bekliyor ve bize dik dik bakıyorlar. Sonrasında çaylarını kocaman sarı ve kıvrık tırknakları ile karıştırıyorlar. O an aniden arkadan biri bizi çekip ormana doğru sürüklüyor ve bir yandan bağrışma sesi geliyor. Biz bağırmıyoruz çünki bağıramıyoruz. Seslerimiz kısık bağırmaya çalışsakta sesimiz çıkmıyor. Ormanın içerisende ağacın üstünde değişik bir yazı olan yerde duruyoruz ve ayağa kalkıp silkelenelim derken o kadın geliyor. Bu hocaya gelerek hata yaptınız. Hepiniz ölüceksiniz öldürülüceksiniz diyor. Soruyorum ağlayarak neden öldürceksin diye ne yaptık diye ne istiyorsun diye. Siz o evin içine girerek benim alanımı işgal ettiniz girilmemesi gereken yere girdiniz bunu yapan herkes elbet ölür dedi. Ve bizi itekliyerek yere atınca uyandık. Hepimiz yine. Evet yine aynı rüyaları yaşadık. Sabah olunca bu rüyayı anlatıcaz dedik. Ve sabah olduğunda hocaya anlatmaya başladık.
Rüyanın her detayını anlattık en ince ayrıntısını kadar bir bir anlattık. Hoca bizi bir odaya aldı kapalı heryeri her yeri duvar içeride sadece bir minder ve bir halı var. Hoca minderin üstüne oturdu elinde bir kitap. Bizide karşısına aldı. Ve kitabı açtı birşeyler okumaya başladı. Biz ne olcağını beklerken duvarlar leke leke olmaya başladı tavandan sarkan ampul yanıp sönmeye başlarken bir anda söndü. Etrafımızdan birileri geçiyor gibi sürekli birileri fısır fısır konuşuyor gibi ve sanki içerisi kasırga ile savruluyor gibi sesler yükseliyor birileri çığlık atıyor gibi. Bir anda herşey durdu. Hocanın gözleri kızarmış yüzü mosmor olmuş. Ve bizlere değil arkamıza gözleri yuvalarından fırlamış bir şekilde bakıyor. Tüylerimizin hepsi diken diken bir şekilde dikeliyorken arkamıza yavaş yavaş bakarken kırmızı bir kıyafet giymiş derisi gri siyah gibi elleri çirkin ve yüzü siyah bi tül ile kapalı biri. Dişleri tülün arasından görünüyor sivri sivri sarı siyah olmuş gibi yamuk birşey. Bir anda kafasını kaldırınca tülün arkasından gözleri alev alev biri. Bir anda anlamadığımız bir dilde birşeyler söylemeye başladı çok yüksek ses ile söylüyordu kulaklarımızın zarı patlıcak gibi yüksek bir ses ile. Hocaya bakarak söylüyordu hocanının yüzü morarardıkça morarıyor göz bebekleribüyüdükçe büyüyor simsiyah olmaya başlıyor gözleri. Işık yanıp sönüyor duvarların içinde birileri geziyor gibi haraket ediyor. Bir anda hoca kitabına dokunup can havli ile o kadına dokununca kadın çığlıklar içerisinde ortadan yok oldu. Hoca hala ağzında birşeyler mırıldanıyordu yüzü hala mosmor gözleri düzelmiş bi şekilde mırıldandıktan sonra bize döndü. Bizde okadar korkmuştuk ki hepimizin yüzü kireç gibi olmuştu. Neler söylediğini merak ederek mahmut hocaya
Hocam nededi o şey bize dedi titiriyordu sesi korkudan.
Hocada bize;
Hocada bize o yanlız bir cin. Ailesi yok kabilesi yok. Başı boş cinlerdir bunlar aldanmayın böyle olduklarına çok güçlülerdir. Siz bunu neden yaptınız nekadar talihsiz insanlarsınız ki yaşadığı yeri bulup girdiniz onu rahatsız ettiniz. Bu nedenle sizi ailenizi ve benim ailemi öldürmek istiyor bu cin. Bundan bir şekilde kurtulcaz. Ama kurtulmamız için bu cini yakmamız lazım dedi. Korkuyorduk bunu nasıl yapıcaktık. Nasıl yakıcaktık o cini. Güçlüymüşte hem. Bunları düşünüp dururken kapıyı açtı hoca dışarı çıktık. Ailelerimiz oturmuş bizi bekliyor. içeride yarım saat kadar zaman geçirmemize ve okadar ses olmasına rağmen ailelerimiz hiç bişey duymamış ve hemen çıkmışız gibi davrandılar. Hiç ses duymadınızmı diye sorduğumuzda ise hayır hemen girip çıktınız zaten ne yaptılarki dedi. Dahada korkuyordum. Neden gelmiştiki bu bizim başımıza ne günahımız vardı.
Yemeklerimizi yedikten sonra akşam üzeri ormana girmeye o yeri bulmaya karar verdi hoca. Ormana doğru gittik hava aydınlıktı daha tam kararmamıştı. Ormanın içine doğru ilerliyorduk. Hoca önde biz ise arkasında ilerliyorduk. Ağacın yerini bulmak için bize bazı şeyler soruyor bizde olabildiğince tarif ediyorduk. 1 saat sonra ağacın yerini bulduk sürüklenme izleri vardı 3 tane sürüklenme izi. Bu bizim izimiz olmalıydı. Rüya değilmiydi yoksa diye düşünmeye başladım. Hoca ağacın üstündeki yazıyı çevirmeye çalıştı.
Ağaçta "Ya Kahhar Ya Kahhar"(çeviri) yazıyordu.(daha bi iki şey daha yazıyordu ancak sizler için söylemiyorum) Hoca görünce yazıyı bu kesin insan işi dedi. Hoca üçümüzün gözlerine iyice baktıktan sonra evin yolunu tuttuk.Eve vardığımızda ailelerimiz bizleri karşıladı. Bu olaylarda dikkatimi çeken birşey olmuştu.
Ağaçta "Ya Kahhar Ya Kahhar"(çeviri) yazıyordu.(daha bi iki şey daha yazıyordu ancak sizler için söylemiyorum) Hoca görünce yazıyı bu kesin insan işi dedi. Hoca üçümüzün gözlerine iyice baktıktan sonra evin yolunu tuttuk.Eve vardığımızda ailelerimiz bizleri karşıladı. Bu olaylarda dikkatimi çeken birşey olmuştu.
Evet dikkatimi çeken birşey olmuştu. Hepimiz etkilenmiştik elbet ancak Mahmut yapmcık davranıyor gibi sanki hiç etkilenmemiş gibi davranıyordu. Yemekleri yedikten sonra hoca hepimizi topladı ve ailelerimizin gitmesini istedi. ilk başta karşı çıkan ailelerimiz daha sonra hocaya güvendikleri için gittiler. Gece yola koyuldurlar. Bizde evde 7 kişi kaldık 3 kadın, hoca ve bizler. Kadınlarada gitmelerini söyledi. Onlarda itiraz etmedden gittiler. Hoca üçümüzü karşısına oturttu elinde yine o kitap vardı. Bizlere sinirli gözlere bakıyordu. Burhan mahmut birbirimize bakıp duruyorduk. Hoca bize sordu " Sizi oraya zütüren ve oraya sokan kimdi?"
Burhanla ben bi ara göz göze geldik. Birbirimize baktık. O ara mahmut kahka ata ata gülmeye başladı. Hoca kitabı açtı ve okumaya başladı. Mahmut ayağa kalktı ve hala bağırarak kahka atıyordu. Lambalar patladı. Camlar kapılar açıldı rüzgar okadar çoktuki ayağa kalksan uçurur rüzgar seni o derece. Hoca okudukça rüzgar daha şiddetleniyor mahmutun bağırması dahada yükseliyor. Herşey bir anda durdu. Mahmut yere yığıldı hoca hemen yanına gitti ve arkasında hoca bizi odasına aldığında arkamızda gördüğümüz kadındı. Kadın ayağa kalktı hocanın yüzü mosmor olmaya başladı yine mahmut hala gülüyordu. Kadın yüzündeki tülü kaldırdı ve evet o kadındı. Rüyalarımıza giren o kadındı. Daha çirkin gerçek yüzüydü onun bu.
Bizlere bakarak arapça bile olmayan dilde birşeyler söyledi aynı şeyi tekrarladığı belliydi. Mahmut gülmeyi bırakıp ayağa kalktı ve o çirkin şeyin yanına gitti. Onun yanında duruyordu. Aniden heryer toz bulut oldu karardı hertaraf kapılarcamlar kapandı. O dumanın genzimi yakışını hala hissedebiliyorum. Düşünün plastik birşey yanıyor sizde onu soluyorsunuz. Öyle birşey. Duman dağıldığında evde sadece hoca ben ve burhan kalmıştık. Mahmut gitmişti. Çok kötü olmuştum. Ençok mahmuta . Çok acıtmıştı. Seviyordum arkadaşım dedim evimize geliyordu beraber kalıyorduk. Neden böyle birşey yapmıştı. Olamaz dı onun yaptığına inanmıyordum.
Burhan elimden tuttu kaldırdı hoca hala yerde yığılı şekilde yatıyordu. Hocanın yanın koştuk hemen. Bu anılarımı hala anlattıkça tüylerim ürperir diken diken olur. Hocaya dokunduğumızda gözleri nerdeyse yuvalrından çıkıcak yüzü mosmor olmuştu. Ne yapıcağımızo şaşırdık ağlamaya başladık küçük çocuk gibi. Bişey sanki boğuyor gibiydi. O içimden felak ve nas suresini okumak geldi. Açtım ellerimi ağlaya ağlaya bağıra bağıra o iki sureyi okudum. Hoca bi anda nefes aldı güçlü şekilde. Elini yüzüme doğru getirdi sesi çıktığınca sağol dedigülümseyerek. Ayağa kalkamadığı için burhanla sırtladık hocayı. Kanepeye doğru zütürdük ve yatırdık üstünü örttük. Burhan başında beklerken ben su getireyim hepimize dedim mutfağa gittim.
Mutfakta dolabı açtım suyu aldım yukardan raftanda 3 tane bardak. Ben kendime koydum suyu ve içmeye başladım. içtikten sonra diğerlerinde doldurdum içeri doğru elimde bardaklarla içeri doğru gittim. Burhan ve hocanın başı aşağı doğru yere bakıyordu. Burhan burhan diye seslendim. Burhan kafasını kaldırdığında gözleri çukur gibi bomboş her yeri çizik çizik. Hocada kafasını kaldırıyor onunda aynı. O andaki korku ile ellerimden bardaklar düşüyor geri geri giderken ayağımı birşey çeker gibi yere düşüyorum geri geri sürüklenerek evden çıkmaya çalışıyorum. işte o anda birşey arkamdan beni çekiyor okadar hızlı çekiyor ki ormanın içine aniden giriyor ve o ağacın yanına geliyorum.
Ordaki yazı kanlı kanlı olmuş. O yazıdan kan akıyor resmen ağaç kanıyor resmen. Etraf karanlık 2 metreden ötesini zor görürsün. Nefes alıp verilim hızlanmıştı. Etrafımda kimse yoktu. Ve o anda burhanla hocanın benim adımı bağırdığını duydum. Korkuyordum onların o halini gördükten sonra ne yapacağımı bilmiyordum. Ama burda daha çok korkuyordum. Burdayım diye bağırdım. Yanıma doğru geldiler ben onlardan korkarak ellerinden tuttum. Hoca bana oğlum ne oldu niye yaptın öyle dedi. Ne yaptığımı düşündüm. Söyledim olanları siz yaptınız hocam böyle böyle oldu dedim. Burhan sesizce öyle bişey olmadı sen hocaya küfürler ederek ormanın içine koştun dedi. O an işte o an çok kötüydü.
Beyler korkudan yüzüm benzim attı. Ne oldu düşünürken eve vardık. Hoca mahmutu bulmamız lazım dedi. Bunun için diğer yakın civardaki köydeki şu kişiye gidicez dedi. Yürüyerek o köye doğru ilerlerdik. Çantalarımızı hazırladık çıktık yola. Sırtımızda sırt çantası karanlık yolda ilerliyoruz. Hoca yaşına rağmen bizde daha dinç yürüyordu. 1 saatlik bir yürüyerek yolcuşuktu bu. Hocanın arabası yoktu. Yolda başımıza ne geliceği belli değil. Kurdu çakalı geçtim o kadın gibi şey aklıma geliyordu.
Yolda ilerliyoruz. Yolda bir koyun vardı. Bize doğru bakmış ayakları ters bir koyun. Gözleri kıpkırmızı. Hoca arkamızda kalımıştı o ara hocaya döndüm o anda hoca bismillah dedi kafasını kaldırdı bana baktı koyuna doğru bakıcaktımki yoktu. Ne olduğunu daha söylemedim. Yola devam ettik yarım saat geçtikten sonra bir köyün ışığı görünüyordu baya çok ışık var. Düğün falan var gibi. Hocaya sorduğumda o köymü dediğimde sesi titreyerek evet dedi. Köye geldiğimizde okadar ışık olmasına rağmen dışarda bir kişi yoktu hiç ses yoktu. Hiç bir kıpırtı dahi yoktu. Ancak ilerde ışığı az olan bir ev vardı. O evdi gidiceğimiz yer.
Kapısı açıktı. içeride ağır bi koku vardı hoca bismillah diyerek attı ayağını içeri. Arkasından biz girdik. Kimse varmı diye seslendi önceden ses gelmedi. Geçin oturun ben etrafa bakınıp gelicem dedi. Geçtik içeri oturduk. içeride örümcekler kol geziyor her yerde kavanoz içinde değişik değişik şeyler. Hoca içeri geldi arkasındanda bi adam. Adam dediğimde ilk gördüğümde kadın sanmıştım. Sakalı falan yok saçları up uzun kirli baya dişleri sapsarı kısa boylu bi adam. Karşımıza oturdu. Garip bi türkçesi var şivesi ilginç şekilde hoşgeldiniz dedi. Zorda olsa sağır duymaz uydurur hesabı hoşgeldiniz anladım hoş bulduk dedim. Bizim hoca bu adama durumu iyice anlattı ve mahmutu bulmamamız gerektiğini söyledi.
Adam buluruz elbet ancak bunun nekadar zor olduğunu sende biliyorsun dedi. Hocada bizlere bakarak biliyorum dedi. Ne olcak diye beklerken adam kalkın haydi dedi. Önden o çıktı arkadan hoca sonrasında biz. Evlerin arasından yürüdük. Ve köyün en başındaki evin yanındaki küçük bir baraka gibi bir yere geldik. ilginç olan o barakayı görmemiştim köye girerken. Orda hiç ışık yok. Yerde arapça bir yazı var ve etrafında minder. Tam 4 tane. Adam birine hoca birine ben birine burhan birine oturduk. Sonra adam herkesin eline cebinden çıkardığı bıçak gibi şeyleri verdi herkes önündeki harfe parmağını kesip bir damla damlatıcak dedi.
Herkes parmağında ufak bir yara açtı ve birer damla önümüzdeki arapça harfe damlattık. Sonrasında adam çocuktan birşeyler istedi. Mahmut gözlük takan bi çocuktu gözlüğünü düşürmüş hocada onu almış ve adama verdi. Mahmutun gözlüğünü tam ortamıza koydu. Ve ezberden birieyler okumaya başladı. içeride yanan azıcık mum ışığının kana vurunca yerdeki her damla kanın yavaş yavaş gözlüğe doğru gittiğini görüyordum. Sanki bir damla kan değil daha çok kan varmış gibi adam birşeyler okudukça o gözlüğe doğru süzülüyordu.
Gözlüğe damlalar yaklaştıkça odanin atmosferi an ve an değişiyordu. Insanı bastan çıkaracak kadar güzel fakat şiddeti arttıkça dayanılamayacak bir baharat kokusu yayılıyordu. Hoca evin eski ev olmadığını farkedince o kadarda şaşırmadı fakat Burhan ile benim resmen nutkumuz tutulmuştu. Koku gerçekten dayanılamayacak kadar ağırlaştı ben o kadar rahatsız oluyordum ki alnımdaki damarlardan birinin tıp tıp ses çıkardığını duyabilcek durumdaydım, diğer hocamız ise konsantre olmaktan kasılmış ve ürkmüş görünüyordu baska zaman görsem kesinlikle komik olduğunu düşünürdüm. Birden arkamdan tüm tüylerimi ürperten bir feryat geldi, evet arkadaşım Mahmut o kadının yanında tutsak gibiydi tamamen kendindeydi ve yüksek derece miyopun verdigi aptallıkla bakıyordu. Mahmut demin feryat etmişe benzemiyordu ilgimi çok fazla Mahmuta yoğunlaştırdığım için kadına pek fazla odaklanamadım.Bir ilginçlik vardı kadında savaşın kaderini değiştiren kibirli bir komutan gibi kendiyle gurur duyan bir hali vardı.
Gözlüğe damlalar yaklaştıkça odanin atmosferi an ve an değişiyordu. Insanı bastan çıkaracak kadar güzel fakat şiddeti arttıkça dayanılamayacak bir baharat kokusu yayılıyordu. Hoca evin eski ev olmadığını farkedince o kadarda şaşırmadı fakat Burhan ile benim resmen nutkumuz tutulmuştu. Koku gerçekten dayanılamayacak kadar ağırlaştı ben o kadar rahatsız oluyordum ki alnımdaki damarlardan birinin tıp tıp ses çıkardığını duyabilcek durumdaydım, diğer hocamız ise konsantre olmaktan kasılmış ve ürkmüş görünüyordu baska zaman görsem kesinlikle komik olduğunu düşünürdüm. Birden arkamdan tüm tüylerimi ürperten bir feryat geldi, evet arkadaşım Mahmut o kadının yanında tutsak gibiydi tamamen kendindeydi ve yüksek derece miyopun verdigi aptallıkla bakıyordu. Mahmut demin feryat etmişe benzemiyordu ilgimi çok fazla Mahmuta yoğunlaştırdığım için kadına pek fazla odaklanamadım.Bir ilginçlik vardı kadında savaşın kaderini değiştiren kibirli bir komutan gibi kendiyle gurur duyan bir hali vardı.
Kadın sarı dişli hocayı görünce keyiflenir gibi oldu. Benzetme yapıyorum şuan eski bir düşmana bakar gibi hey gidi günler modundaydı. Anlamadığım bir Arapça tonunda konuşmaya başladı hocaların her ikiside kulak kesildi. Kadın konuştukça Ben ve Burhan huzursuzlanıyorduk, kadın derinden gelen iğrenç bir çığlık kahkaha karışımı ses çıkararak kayboldu. Bizim hoca huzursuz olmuştu suratında ilk defa acıma duygusu hakimdi diger hoca ise saçlarıyla oynuyor derin bir düşünce halinde oturuş şeklini bozmuyordu.
Bizim hoca konuşmaya başladı Mahmut sizi kandırmış amacını tam olarak bilmiyoruz ama şuanda o şerli varlığın komutası altında dikkatli olmalısınız size kendi arkadaşınızla saygıabilir Mahmut hala insan bunu aklınızdan çıkarmayın fiziksel bir bedene sahip dedi hoca. Mahmut arkadaşımdı aslında biz 3 arkadaş olarak birbirimizden başka kimseyle konuşmaz etmez birbirimize yeterdik. Mahmutun olası bize saygıma durumu birden içime korkunç bir öfke düşürdü evet bu belayı başımıza saran ve bizi kardeşlerini satan insana zarar vermek istiyordum.
Elimdeki adamın verdiği şey ile ayağa doğru kalktım karşımda duruyordu boş bakışlarla mahmut. Burhan ne yapıcağımı anlamış olmalı ki bana hayır dedi. O arada elimdeki ile ona doğru saygıcaktımki birşey beni öyle bir ittiki havaya uçarak yere düştüm. Ve mahmut o anda kahka atmaya başladı. Bu arada adamla o kadın tekrar konuşur gibi oldular. Hoca nedediklerini anlamıyor gibiydi nerdeyse. Adam iyice düşündü. Ben o sırada yerdeyim olanları izliyorum. Burhan bana bakıypr ben ona hocayı seziyorum. Anlamak için çırpınıyor dediklerini. Mahmutsa hala gülüyor. Adam ayağa kalktı kadına doğru yürüdü kulağına biriey fısıldadı. Sonra olan oldu.
Fısıldadıktan sonra kıyamet koptu sanki çok şiddetli deprem oluyor gibi sallandı her yer ilk önce sonra okadar şiddetli bi rüzgar vardıki sanki kulaklarıma vurdukça rüzgarın sesi başımı ağrıtıyordu gözlerimi açamıyordu. Sonrada bi çığlık kulakları felç eden cırtlak sesli bi çığlık. Hoca havada ayakları yerden biraz yukarda ağızı açık nefes almaya çalışıyor gibi ve gözlerinden kan geliyor. Burhan yanıma doğru koşturmak istedi ancak olmadı onuda sanki bir çekiyormuş gibi havaya fırlattı ve dışarı doğru uçtu. Hoca hala havada yüzü gittikçe morarıyor. Bense küçük çocuk gibi yine ağlayarak hocaaam diye bağırıyorum. Bir yandan burhanı düşünüyorum. Mahmutu düşünüyorum. Mahmut ise bu arada hocaya odaklanmış şekilde sırıtarak onu seyrediyor. Gözleri gityikçe kızarıyor. Yanındaki kadın ise hala orda. Adamda hala kulağına konuşuyor.
Ben ordan çıkmak için yer arıyorum barakanın benim olduğum tarafında ufak çıkıntı var arkamda kalıyor. Ordan can havli ile kendimi dışarı attım. Etraf karanlık. Köyün hiçbir ışığı yanmıyor. Burahnı aramaya onun nerde olduğunu öğrenmeye karar verdim. Burhan diye bağıra bağıra koşturuyorum. Ne tarafa baksam göremiyorum. Evlerin arasına girmeye karar verdim. Aydınlık olan evler karanlık. Hiç bir yerde ışık yok. Evlerin arasında ilerliyorum. ileriyi görmek güç. Bir yandan hocayı düşünüyorum bir yandan burhanı. Derken
Bir evin içinden ses geliyor yardım et yardım et diye. Ne olduğunu bu ses burhanınmı diye merak ediyorum. Artık okadarda korkmuyordum giricektim eve ne olursa olsun. Hepsinin tahta kapısı var kapıyı tutan hiç birşey yok. Eski taş ev. Eve girdim burhan diye bağırdım ses gelmedi. Evin bir üst katına çıkan merdiven birde aşağıya inen merdiven var. Üst kata doğru yavaş adımlarla burhan diye seslenerek çıkıyordum.
Yukarı çıktığımda yerde bir kilim ve çok az yanan bir mum vardı kimse yoktu. Dikkatimi çeken birşey oldu orda. Gölge vardı. insan gölgesi gibi. Ancak kimse yoktu. Burhan dedim tekrar. Ve o anda beni birşey itti. Merdivenlerden yıvarlandım giriş kapısının olduğu yere. Kapıdan koşarak çıkıcaktım ki kapı kapandı ve kilidi dahi olmayan kapı açılmadı. Aşağı kata inmeye karar verdim bende. Çok karanlıktı. Hızlıca inerken ayağım takıldı yuvarlanarak düştüm. Bayılcak gibiydim. Burda son hatırladıklarım şunlar. Burhanı gördüm ellerinden kollarında dikenli telle bağlanmış her yeri kan içinde bildiğiniz çarmıha gerilmiş gibi. Ağlıyor sesizce. Başımdada biri dönüyor. Burda bayıldım.
Ayıldığımda beyler hoca yanımda yüzü bana dönük gözleri açık gözlerinden gelen o kan yüzünün her yerini kaplamış. Kafamı diğer tarafa çevirdiğimde ise burhan onun gözleri kapalı yüzünün her yeri çizilmiş ve ve burnu kesilmiş. Ayaklarımın orda ise mahmut. Artık korkacak birşeyim kalmamıştı. Yavaş yavaş doğruldum. Hoca ve burhanın cesetleri yanımda. Ve sırtımı arkamdaki duvara yasladım. Mahmut yere bakıyor. Gözümden yaş aktı. Neden be mahmut neden dedim. Onunda sesi titreyerek çıkmıştı. Şaşırmıştım. "Neden mi" dedi bana. Neden dedim. Sonra sinirli birşekilde. Hiç anlamadın demi. Burhanla hep iyi sizdiniz beni hep bu tarz inançlarım için dışlardınız benimle dalga geçerdiniz şimdi ne oldu inandınızmı. Gördünüzmü dedi. Aslında biz onunla bu konularda dalga geçerdik evet ama hep beraber gülerdik benimlede dalga geçtik burhanlada biz sadece burhanla iyi anlaşmadık biz üçümüzde çok iyi arkadaştık. Bukadarcık şey için bu değermiydi. Böyle bişey için bunlar yapılırmıydı. Yapılırmış. Yaptı.
O an mahmut hiç birşey demeden ayağa kalkto cesetlere baktı ve kalktı merdivenlerden yukarı çıktı. O adam o kadın ve mahmut yukarıdalardı. Biliyordum. Ne yapacağımı düşündüm. Burhan orda yatıyordu. Ağlamya başldım. Sesizce ağlamaya başladım. içimden Rabbime dua ediyordum. Beni bu dertten kurtarsın diye dua ediyordum. Düşündükçe düşünüyordum nede olsa zamanım bol. Arada mahmut gelip beni kontrol ediyor yukardan garip garip sesler geliyordu. Hiç umursamıyordum. Çünki alıştım o seslere. Öldürseler beni çok daha iyi olucağını düşünüyordum. 3 günüm böyle geçti arkadaşlar o aşağı katta 2 cesetle beraber.
Cesetlerin çürüyüşünü izlmeye başladım. Hoşuma gitmeye başlamıştı. Evet artık kafayı yemiştim. Gittikçede çıldırıcaktım. Bugün bile ogünleri hatırladıkça kendime acırım. 3. Günün gün doğduktan bi kaç saat sonra araba sesi duydum. inanın bana bunca zamandır duyduğum en güzel sesti. Okadar hızlı koşturdum ki yukarıya doğru. Kapıyı açar açmaz heryaraf bembeyaz oldu hiç biyeri göremedim. Gün ışığını 3 gündür görmüyordum. Tenime vuran güneşin sıcaklığını hissetmek bile başkaydı. Jandarmaydı. O an allah vesilesi ile ordan geçiyorlardı. Hertarım kan içinde perişan bi halde durdurdum arabayı. Yardım edin diye bağırdım. Ağlayarak arabaya bindim. Bana ne olduğu soruyolar ben ağlıyordum jandarmalardan biri eve girdi evde sadece iki ceset olduğunu söyledi çıkınca bana kızarak bağırarak ne oldu diye sorup durdular. Ben ise ağlıyordum. Benim ellerime kelepçeyi vurup jandarma komutanlığına doğru zütürdüler. Sorgu odasına soktular. Komutan girdi içeri ve sen naptın dedi. Ben ise ağlayarak birşey yapmadım onlar yaptı dedim. Bağırarak bana onlar kim dedi. Söyleyemedim. inanmıyacaklardı. Biliyordum. O yerde ne işin vardı diye yine bağırdı. Hoca zütürdü bizi dedim. Hoca kim dedi. Söyledim herşeyi anlattım birbir anlattım. inanmıycağını düşünmüştüm. Korktuğunu görmüştüm. Ailenin numarasını ver dedi ailemi aradılar. Söylediler diğer burhanın mahmutun ailesinede haber verdiler. Korkuyordum herşeyden. Kim bana inanıcaktıki. Hapsemi giricektim. Komutan içeri girince niye işkence ettin onlara diğer arkadaşın nerde dedi. Yeminler ettim yalvardım yakardım. Tam 9 saat beyler 9 saat bu şekilde konuştuk. Burhanın mahmutun benim ailem dışardaydı. Seni bekliyorlar dedi. Gidicek yüzüm yoktu. Burhan ölmüştü onların ailesine nasıl bakardım. Dışarı adım attığımda burhanın annesi niye yaptın diye bana bakarak ağladı mahmutın ailesi ise mahmuta ne yaptın söyle diye yalvardı. Ben şse suçsuzluğumu ispat edemiyceğimi düşündüm. Ailemin yanına gittim annem üzgün babam üzgün. Sarıldım onlara belkide son sarılmamdı. 3 aileyide topladım olan herşeyi anlattım. Ve mahmutun annesi ağlamayı kesip bir anda sinirli şekilde üzgün şekilde bana baktı. Ve çantasından kitap çıkardı. Kitapta arapça yazılar vardı. Burhanın babası okudğunda ise şok olmuş herşeyin mahmutun yaptığını anlamıştı. Başımıza gelen herşeyin büyüsücinlerşe konuşup iletişim kurabilmenin büyüsü o kitapta varmış. Annesi ise o kitabı mahmutun yatağının içinden bulmuş. Benim masum olduğum ailem tarafından anlaşılmıştı ama komutan beni içerimi atıcaktı. Her aileyi sorguya çektiker. Komutanın neden öyle bişey yaptığını anlamadım ancak seni burda görmedik sen orda değildin bunu diğer ailelerde kabul etti hemen evine git dedi. Şaşırmıştım. içimde üzüntü ile gittim. Eve geldiğimde şehrime geldiğimde herşey değişik gelmeye başladı. 1 yıl pgibolojik tedavi gördüm. iş bulmuş işe başlamıştım. Herşey çok iyi gidiyordu. Ancak otobüsle tekrar o yerin önünden geçtiğim güne kadar.
Merak. insanın en büyük düşmanı olmalı. O an stopa bastdsık ve ilk durakta indim oraya doğru yürüdüm. Kapısı hala açıktı. Büyük bir kapısı var. Ağırda. Araladım ce içeri doğr baktım. Kimse yok gibi. Merak ediyordum mahmutu. O adamı. Evet girdim beyler içeri girdim. Çok yavaş adımlarla girdim. Dıştan bi süzdüm. Ve 2. Ev olan yere girdim. ilk merdiveni çıktım 2. Yi çıktım ve en üst kata geldim. Ve hızlıca indim. Hiç ses hiç bişey yoktu. Diğer yere doğru gitmeye cesaret edemedim ancal dikkatimi çeken birşey olmuştu dümdüz bir yer orası hani blok blok betonlar var o betonlar dümdüz ancak ilk gördüğümüz rüyada bizi attığı yerde çukur olmuş. Göçükler var. Ve kan var. Korkarak ordan hızlı adımlarla çıktım. Eve gittim yorgundum işten gelmiştim. Ancak olan oldu. Herşeye başa dönmüştü.
Eveto gece kabus gördüm. Yine o kadın ve ben yine su kulesinin üstündeyim. Tek farkla mahmut kadının arkasından geliyor. Kadın yine ağlayarak niye geldin niye girdin diyor ve benitam iticek mahmut tutuyor. itme düşmesin diyor ve beni merdivenlerden indiriyor kapıdan çıkarıyor. Nerdesin ailen seni merak ediyor diyorum ordayım en son olduğumuz yerde beni kurtar diyor. Ve uyanıyorum. En son olduğumuz yer o köydü. O yerdi. Korkuyordum. Gitmelimiyim diye düşünüyordum. Bize bunca acıyı çektiren kişi bana kurtar beni demişti. Ne yapacğımı şaşırmıştım.
Karar verdim ve 2 gün sonra işten izin aldım bir araba kiraladım ve köye doğru yolaçıktım. ilk başta hocanın evine gitmeye ne olmuş ne bitmiş o kadınlar ordamı diye görmeye karar verdim. Hocanın köyüne vardığımda ise köyde kimse kalmamıştı. Kimse yoktu. Hocanın evide yanmıştı. içeri girmeye karar verdim. Her yer kül olmuştu. Yattığımız yer yatağı bile hala orda ama yanmıştı. Köyde kimse yoktu. Arabya doğru ilerledim. Kapısını açtım ve içine geçtim. Radyodan garip garip sesler gelmeye başadı. Biri fısıldıyo gibi. Kapatmaya çalıştım kapatamadım. Bende hiç aldırmadan köye doğru arabayla ilerlerdim. Sabah yola çıktığım için hava hala aydınlıktı.
--DEVAMI GELECEK---
DönüştürDönüştür İfadeİfade